İbn Kesir343, Abdurrahman b. Avf 'ın, adaylık feragatinden sonra, her iki adaya şöyle dediğini rivayet eder: "Ben bu işten feragat ettikten sonra ikinizden birini seçersem kabul eder misiniz? Onlar "evet" dediler. Daha soma Abdurrahman b. Avf, her ikisinin meziyetlerini sayarak, onlardan; seçildikleri takdirde, adil davranacaklarına; seçilmeyenin, seçilene itaat edeceğine dair söz aldı." Yine rivayetlere göre Abdurrahman b. Avf, Hz. Ali'ye; "seni seçmezsem, kim halife olsun istersin?" diye sorduğunda "Osman b. Affan" diye cevap verdi. Hz. Osman' a da aynı soruyu ayrı bir yerde sormasına rağmen, onun da cevabı "Ali b. Ebi Talib" oldu.344 Mesele bu raddeye gelince, Abdurrahman b. Avf, diğer Şura üyelerini Ebu Talha'nın nezaretinde bırakarak, bu konuyu Müslümanlarla istişare etmek üzere dışarı çıktı. Abdurrahman b. Avf, hiç bir ayırım gözetmeden, önüne gelen herkesle istişare edip, Hz. Osman'ı mı, Hz. Ali'yi mi halife olarak görmek istediklerini sordu. İleri gelen zevatla konuştuğu gibi, gençlerle ve halkla müzakere etti. Komutanlara ve görevlilere aynı soruyu, ayrı ayrı sordu. Yalnız olanlara olduğu gibi, gruplara da sordu. Bu soruşturmasını, bazen aleni, bazen de gizli yaptı. İbn Keslr'in tabiriyle,345 "hatta, peçelerine bürünmüş olan kadınlara bile"346 sordu. Mekteplerde okuyan çocuklara olduğu gibi, dışarıdan Medine'ye gelmiş olan bedevi ve seyyahlara sordu ve bu anketini geceli gündüzlü üç gün sürdürdü.
343 Bk. el-Bidaye, VII, 145.
344 İbn Kesir, el-Bidaye, VII, 146.
345 El-Bidaye, VII, 146.
346 Abdurrahman b. Avf'ın bu hareketi, günümüzün modern seçimleri açısından oldukça dikkat çekicidir. Demokrasi sistemlerinde, kadınlara seçme hürriyeti tanınmasının mazisi çok gerilere gitmediği halde, yukarıda gördüğümüz gibi Müslümanlar bu hakkı kadınlara 15 asır önce vermişlerdir. Fakat saltanat dönemlerinde kadınlar bu haklarını kullanamamışlardır ki, bu konuda erkeklerin statüleri de pek farklı değildi.