Yedi yüz yıldan beri çoğunlukta oldukları bu toprakları paylaştırmanın, arapların işlemediği bir cinayetin bedelini ödemek üzere batı emperyalizmince sürdürülen korkunç haksızlıklara bir yenisini eklemek olduğuna inanan bir milyon iki yüz bin kişiydiler. O zamana kadar yahudiler araplarla yanyana, aşağı yukarı hep barış içinde yaşamışlardı. Hatta sürgünün tek altın çağı İspanya'da kurulan Endülüs Emevileri dönemindeydi. Avrupa ülkelerinin çoğu onlara kapılarını kaparken, Osmanlı Devleti her zaman kapılarını açmıştı. Hitler'in gaz odalarında korkunç doruğuna varan upuzun yahudi kıyımı dizisi İslam dünyası tarafından değil, hep Avrupa' nın hristiyan ülkelerince sürdürülmüştü. Dolayısıyla, işlenen cinayetlerin yükü bize değil bu uluslara yüklenmelidir, diye itiraz ediyordu araplar. Ayrıca, yedi yüz yıl süren kesintisiz bir hakimiyet, yahudilerin topraklarına sahip çıkmak için ortaya attıkları uzak tarihi bağlardan çok daha yerinde bir hak gibi geliyordu onlara.