Kitabı kapatıyorsunuz, işiniz bitiyor kitapla görünürde.Ama kitabın işi bitmiyor sizinle...Kısacık bir kitap uzun uzun düşünmenize neden oluyor.
Tayga Sendromu gayet normal başladı.
Adamın biri kendisini terk eden karısını ve aşığını bulmak için, bir dedektife başvurur.
Dedektifimiz bir kadındır, biraz da başarısız bir dedektiftir.
Kadın gittiği her yerden telgraflar yollamaktadır kocasına.Adam, karısının bulunmak istediğini düşünür.Bu nedenle dedektif tutar zaten.
Dedektifimiz uzun ve karanlık bir yolculuğa çıkar.
Tayga uçsuz bucaksız ormanlara verilen admış.Tayga sendromu ise taygada yaşayanların yakalandığı bir delilik haliymiş.
Yanında bir rehberle yola çıkan kadın dedektif, aradıklarını bulana dek devam eder.
Anlatılandan çok nasıl anlatıldığının önemli olduğunu tam olarak gösteren bir metin Tayga Sendromu.
İmgeler, simgeler, masallar giriyor anlatıya.Hansel ve Gretel ve Kırmızı Başlıklı Kız masallarının kökeni metne dahil oluyor.
Biraz, Yuri Herrera metinlerinin karanlığını, biraz da Tarjei Vesaas metinlerinin şiirselliğini buldum Tayga Sendromu’nda.