Solun tekrar yükselişe geçişi ve ilk örgütlenmeler
CHP-MSP koalisyonunun sona erdiği ve adım adım Milliyetçi Cephe hükümetine doğru gidildiği 1974 yılı, 12 Mart'ta cezaevine konulan kadroların genel afla dışarı çıkmasıyla birlikte solun bir sonraki darbeye, yani 12 Eylül'e kadar tekrar yükselişe geçtiği yıldır, Bu tarihten itibaren Türkiye solu, bölünmüş ve parçalı bir görünüm arz etmekle birlikte, tarihinin en kitlesel, en etkili dönemine de girmiş olacaktır. Haluk Yurtsever'in de belirttiği üzere; 1974-1980 arasındaki 6 yıllık dönemin 1960-1971 arasındaki 1 1 yıllık dönemden ilk bakışta göze çarpan farkı, sol ve sosyalist hareketin pratikte birbirinden ayrışmış bölmelerinin belli bir kitle hareketi ve tabanı üzerinden ayrı hareket ve örgütlülükler olarak ortaya çıkmalarıdır. (Yurtsever, 2008: 177) Bu dönemde ilk kurulan siyasi yapı Türkiye Sosyalist İşçi Partisi (TSİP) oldu. TSİP, Sosyalist Parti İçin Teori ve Pratik Birliği adlı dergi etrafında toplananlarla Hikmet Kıvılcımlı yanlısı bir ekibin 16 Haziran 1974'te birleşmesiyle kurulmuştu. TSİP hiçbir zaman 1960'ların TİP'i kadar etkili bir hareket olamadı ama "öğretmen hareketi içinde, kimi meslek kuruluşlarında ve kimi sendikalarda küçümsenmemesi gereken bir güce sahipti." (Yurtsever, 2008: 187) 21 Ocak 1975'te Hikmet Kıvılcımlı'nın takipçileri 1957'de kapatılan Vatan Partisi'nin devamı olarak Vatan Partisi'ni kurdular, parti çok geçmeden iki aşamalı devrim teorisi ve silahlı mücadele başlıkları üzerinden ikiye bölündü. 1975 Mayıs'ında Mehmet Ali Aybar ve arkadaşları "Leninist parti anlayışına ve bürokratikleşmeye karşı" Sosyalist Parti'yi kurdular, ancak parti herhangi bir varlık gösteremedi. 1975 yılının Şubat ayında Mihri Belli ve arkadaşları Türkiye
Emekçi Partisi'ni (TEP) kurdular. Milli Demokratik Devrim (MDD) çizgisini savunan partinin Emekçi adlı bir yayın organı vardı. Parti 1980'e kadar küçük etkisiz bir yapı olarak varlığını devam ettirdi. (Yurtsever, 2008: 188) 12 Mart döneminde kapatılan TİP'in Behice Boran etrafındaki kadroları 1 Mayıs 1975'te TİP'i yeniden kurdular. Sol literatürde "ikinci TİP" olarak adlandırılan TİP bu dönemde, MDD tezi karşısında Sosyalist Devrim (SD) tezini savundu. TİP'e göre Türkiye kapitalist bir ülkeydi, egemen sınıf burjuvaziydi ve devrime öncülük edebilecek gelişkinlikte bir işçi sınıfı mevcuttu. TİP bu dönemde 1971 öncesi güç ve etkinliğine herhangi bir şekilde yaklaşamadı ve Yurtsever'e göre önüne koyduğu dört hedefin hiçbirini gerçekleştiremedi. Bu dört hedef şöyleydi: "Dinamik, disiplinli, eğitimli bir parti örgütü, işçi sınıfı içinde kök salmak, solda ana akım haline gelmek, uluslararası alanda kendini kabul ettirmek." (Yurtsever, 2008: 196) "1971 devrimciliği"nin üç örgütünün, yani THKO, THKP-C ve TKP/ML'nin devamı niteliğindeki örgütler de yine bu dönemde kuruldu. THKP-C'nin devamı niteliğindeki örgütlerden en güçlü ikisi Kurtuluş ve birazdan daha ayrıntılı bir şekilde üzerinde duracağımız Devrimci Yol'du. Kurtuluş adını 1976 Haziran'ında yayına başlayan Kurtuluş Sosyalist Dergi'den alınıştı. Kurtuluş'un yanı sıra Acilciler, Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği, THKP-C Eylem Birliği, THKP-C Çayan Sempatizanları, THKP-C Cephe Yolu gibi çok sayıda küçük silahlı örgüt bu dönemde ortaya çıktı. THKO kökenli örgütlerden en büyüğü aşağıda biraz daha ayrıntılı şekilde anlatacağımız ve önce Halkın Kurtuluşu, sonra da Türkiye Devrimci Komünist Partisi (TDKP) adını alan gruptu. Bunun dışında Türkiye Devriminin Yolu, sonradan Türkiye Komünist Emek Partisi (TKEP) adını alacak olan Emeğin Birliği ve Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği (TİKE) de aynı gelenekten gelmekteydi. Dönemin en kitlesel üç örgütü ise Türkiye Komünist Partisi (TKP), Devrimci Yol ve Halkın Kurtuluşu/TDKP oldu. Bu üç örgüt Türkiye çapında kitlesel ve etkili bir örgütlenme oluşturmayı, militan ve sempatizan kadrolar yaratmayı, halkta ve işçi sınıfı içerisinde ciddi ölçekte taban bulmayı başardılar