Lacan'ın erken dönem çalışmalarında, dürtü arzuyla sıkı bir biçimde birleştirilmişti. Her şeyden önce dürtünün arzuyla ortak bir noktası vardı: Her ikisi de asla amacına ulaşamıyordu. Dürtü, daima nesnesinin etrafında döner, fakat ona erişme doyumunu asla gerçekleştiremez. Bu nedenle dürtünün maksadı, basitçe, kendisinin yinelemeli zorlayıcı hareketini sürdürmektir, tıpkı arzunun maksadının arzu olması gibi.