Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

BİRİNCİ ŞARKI          Dokuz yüz otuz altı. Tarih düşüldü. Niçin?           Doğumu önemlidiryani kendisi için. 15     Buruşuk yüzler, bezler arasında bir canlı           Başparmağını emdi (yıkanmamış ve kanlı)           Cahildi, ne bilsindi libidonun adını          Duymuştu belki belki aşkın kokusunu, tadını           Sonradan uzun olan yumuk parmaklarında. 20    Yıkandı çinko tasın sıcak ırmaklarında.          İlk resminde beyazdı kundağı gibi yüzü.          Bir taşra konağında yaşadı ilk gündüzü.          Büyükanne, Osmanlı sabrıyla ağır ağır          Sallıyor beşiğini. Dede bunak ve sağır. 25   Gelin ürkek ve şaşkın, dede doksanı aşkın,         Gözlerinde kalmamış ışığı hiçbir aşkın.          Ne zaman yemeğini yediğini bilmiyor.         Gördüğü karısı mı gelini mi bilmiyor.                  Asırlık ayakları, evde bir hastalıktı 30    Geceleri dolaşan. Dalgın karnı acıktı;          Kalktı yer yatağından, iki ayaklı hüzün.          Selim’in beşiğine uğradı, beyaz tülün         Altında yatan teni okşadı. Titrek elin         Tuttuğu son canlıydı. Sanki, “Mutfağa gelin!”  35    Diyen bir sese doğru yönelirken, bir ağrı         Saplandı. Ölü buldu onu sabah rüzgârı.  İlk rüyanın teriyle (bilincin eşiğinde) Islanarak uyandı; kıvrandı beşiğinde Kundağıyla büyük ve beyaz bir elma kurdu  40     Esirlik türküsünü bütün eve duyurdu. Baba geniş yatakta döndü; yorganı kaptı;  Anne, meme vermenin sancısıyla haraptı.  İlk ve son kocasının, “Çocuğa bak Müzeyyen!”  Mırıltısıyla kalktı kadın kokan yerinden. 45     Corridos adasında Permanlar arasında  Elinde kendi gibi kuru bir barracinda Tutarak, on ikinci derece bir denklemi  Kaygısız çözmesiyle, Ferrania Sandolem’i  İndirerek tahtından kadın saltanatına 50     Son veren Panton Hipyos ya da önce atına  Sonra kadına tapan Hun gibi Numan Işık  (Oysa ilk yıllarında anneme nasıl âşık).  Uykulu göğüslerikim bilir ne tazeydi.  İpek geceliğinin içinde sert ve diri 55     (mektuplarda Numan Bey, aşkını eski Türkçe  -evlenmeden elbette- anlatırmış anneme)  Kayarken karanlıkta, dede bir taş yığını  Gibi, genç lohusanın acıttı ayağını. Acı bir çığlık kesti Selim’in nefesini 60     Belki o anda duydu korkunun ilk sesini.  Evin arka bahçesi otlar ve tahta perde.  Anılar başladı mı? Paslı bir kilim yerde,  Koruyor dış dünyadan. İlk böcekler elinden Kayıp geçiyor. Nine, düşürmüyor dilinden 65     Belirsiz anlamlarla uyutan ninnileri  Hu diyen dervişleri ürkünç ecinnileri.  Dandini ve dasdana, kov bostancı danayı  Yemesin lahanayı, yemesin lahanayı. Bir yaşında kızamık, iki yaşında sıtma,  70 Yakaladı Selim’i. Yavrum terleme, koşma! Terli bir uyanıştan sonra tam üç yaşında  Düştü yatağa baygın. Ağlayarak başında  Kuran okur annesi; bir açılsa gözlerin.  Ne diyorsun Allahım, duyulmuyor sözlerin. 75     Baba mırıldanıyor: Selim Işık, güzel şey!  Ağlıyor gürültüyle; hey rahmetli Numan Bey!  Kasabanın tek doktoru topal Muvakkar.  Muvakkar’ın tek gözü birazcık şehla bakar.  “Topal doktor kalksana, lambaları yaksana, 80      Selim elden gidiyor, çaresine baksana.”  Muvakkar’ın gözü varmış derler annemde.  Babama severek varmış derler annem de.  O zaman kaç senesi; tıp, bildiğiniz gibi.  Bütün umut Allah’tan; hep bildiğiniz gibi. 85     “Zatürrée. Geceyi atlatırsa ümit var.  Kışın olsa giderdi.” (Dışarda ıslak bahar.)  Birden gözünü açtı: karanlık pencereler,  Yağmur izleri. Selim, “Atatürk’ü gördüm,” der.  Taşrada yetişirken öğrendiği tek dildi 90     Türkçe, cahil Selim’in. Bu kadar diyebildi.  Oysa bilseydi (canım) biraz da Fransızca  “Voila Atatürk maman!” derdi muhakkak orada.  Az gelişmiş babanın az gelişmiş tek oğlu,  Şimdi hatırladım da gene gözlerim doldu. 95     Donuk aydınlığında idare lambasının,  Üzerine eğilen gölgenin (babasının) Varlığından habersiz, soluk bir ateş gibi  Küçücük yatağında. Bir aydınlık belirdi:  “İşte güneş doğuyor. Kurtuldu, yaşayacak!” 100    Yamalı bir yıldızdı ilerde ışıyacak. “İzin ver Selim biraz, Hegel, Fichte diyelim,  Felsefeyle ilişkin bir de ekmek yiyelim.”  Böyle buyurdu Kargı, thus spake King Solomon  Yerindedir bu yargı, evet haklı Platon, 105   Felsefeyi seviniz, fakat koparmayınız.  Demekle özetliyor: bu dünyada yalnızız.  Özür dilerim senden bu sütunda açıkça,  Çocukluk günlerine kapılmışım çocukça.  Kelimenin anlamı: sevmek demek Yunanca. 110   Filo. Sofya’yı sevmek oluyor Filosofya.  Hatırlarsın pasajda Lefter’in meyhanesi,  Servis yapar, şarkı söyler; biraz kısıktı sesi.  “O Sofya mu, Sofya mu. Sensiz içmek olur mu?”  Kır saçlı laternacı biraz mahzun dururdu. 115   ‘İn vino veritas.’ Ders sofistlerden Duzikos,  Tarih felsefesinde, ‘Armoniko Muzikos...’  “Gene sapıttın Selim. Seni kim durduracak?”  Söylemiştim Süleyman: ben başlamazsam ancak  Durdurulabilirim. Ayrıca fakir dilim 120   Bağlı hece vezniyle, taş kesildi sağ elim.  Hecenin çarmıhına çivilenmiş ellerim.  Kafiye Tanrısına kurban oldum. Efendim?  “Bir şarkının sonuna kadar sabredemedin.”  Bundan kaybediyorum, böyle olduğum için. 125    Ne olur tutma artık beni hece vezniyle  Allahın, senin ve tüm sevenlerin izniyle  Çözülsün zincirlerim, tutulan kol çalışsın.  Bir espri uğruna harcatmayın, alışsın Selim Işık insana. Söylesin şarkısını 130    Kesintisiz, acemi. Oblomov hırkasını  Çıkarsın bedeninden. Ey ölü ruh! kıyam et!
·
74 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.