Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Necip Fazıl 11 - 14 Kasım tarihleri arasında dönemin dört lideri, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Süleyman Demirel ve Alparslan Türkeş hakkında köşesinde dört portre yazısı yazar. Bu yazılar, Necip Fazıl'ın döneme, liderlere ve Türkeş'e bakışını anlamak açısından önemlidir. 11 Kasım tarihli ilk yazı Ecevit'e ayrılmıştır. Necip Fazıl Ecevit için önce, "Şairmiş... Birkaç mısra veya satırını gördüm. Öyle bir şair ki, siyasi şöhretinden güç alarak etiketleniyor," ve siyasi kimliği olmasa "en düşkün dergi bile şiirlerini yayımlamaz" der. Necip Fazıl'a göre Ecevit "Türk milletinin ruh katilini", yani CHP'yi "üzerine bir solculuk sıvası çekerek yeni zaman ve mekana uydurabileceğini sanmıştır." Başarısını ise "karşısına çıkacak ve onun işportacı belagatini paçavraya çevirecek bir (diyalektik) mevcut bulunmayışından" almaktadır. Necip Fazıl Ecevit'le ilgili yazısını, "Karaoğlan değil kara böcek," diyerek şöyle bitirir: Kara Oğlan'ı, Türk ruh kökünün kurutuculuğu müessesi olan Halk Partisi tablosunda, daha gizli usüllerle kök dişleyici son model bir kara böcek olarak takdim ederiz. (Necip Fazıl, 2016a: 196) İkinci portrede Necip Fazıl Demirel'i anlatır. Demirel'e, 27 Mayıs'la hesaplaşamadığı, "Halk Partisinin defterini düremediği, milli sermaye yerine ferdi ve karanlık kapitalistler zümresini semirtme yolunu tuttuğu" için kızgındır. Necip Fazıl Demirel'in bir "idare-i maslahat efendisi" olduğunu, "ne haklı taraflarını koruyabildiğini" ne de "hak ve hakikat düşmanlarını ezebildiğini" söyler. Demirel için, "Kurnaz ve açıkgöz oldu, akılı ve derin görüşlü olamadı," diyen Necip Fazıl, yazısını şöyle bitirir: Demirel bugün için hazin bir boşluk timsalidir ve asıl inkılabı kendi içinde yapmadıkça, nefsini kanlı bir hesaba çekmedikçe, etrafında duyan ve düşünen insanlardan bir halka çevirmedikçe, dış görünüşündeki her türlü imkan ve ihtişama rağmen, harcanma hududuna ayak basmış olmaktan kurtulamayacaktır. (Necip Fazıl, 2016a: 198) 13 Kasım tarihli yazı Erbakan'a ayrılmıştır ve bu yazıda Necip Fazıl'ın Erbakan'a yönelik bütün öfke ve nefretini görmek mümkündür. Erbakan için, "Şüphesiz Müslümandır," diyen Necip Fazıl, "fakat" der, "Müslüman olup, onun aksiyon ve fikriyatına, strateji ve politikasına bu kadar kayıtsız ve istidatsız bir insana da rastlamadığımı söyleyebilirim." Necip Fazıl, Erbakan'ın en sevdiği şeyin "pohpohlanmak, havaya kaldırılıp başlar üzerinde taşınmak" olduğunu söyler ve "vicdan ve nefs murakabesi eksikliğini bu zattaki noksan derecesine indirebilmiş kimseye de pek rastlanmaz," diye ekler. "Mizacı, ruh mevsimleri olmayan adam" diye bahsettiği Erbakan'ın bir dava adamı olmak için gereken özellikleri taşımadığını şu cümlelerle anlatır ve yazısını bitirir: Bu davanın bayraktarı olmak için; aşk, vecd, irfan, ihlas, idrak, dünya görüşü, ahlak, fedakarlık gibi vasıflara mı ihtiyaç vardır? Arayın bakalım, bunlardan hangisini kendisinde bulabileceksiniz? (Necip Fazıl, 2016a: 198-199) Portrelerde övülen tek politikacı Türkeş'tir ve bu şaşırtıcı değildir, çünkü Necip Fazıl'ın seçimlerde Türkeş ve MHP'ye verdiği destek sürmektedir. Necip Fazıl Türkeş'ten "yüzü içinden, içi yüzünden işaret veren bir insan" diye söz ederek başlar yazısına. Türkeş "bir içe sahip olduğunu, bir iç taşıdığını belirten bir ifade"ye ve "kendisini faşetmeyen, dışına doğru gayet ihtiyatlı, sakin, telaşsız, ağırbaşlı bir seciye"ye sahiptir. Türkeş'in günün "ucuz politikacılardan uzak" olduğunu söyleyen Necip Fazıl "27 Mayıs gece baskınını ihtilal kabul etmeksizin" şerhini düşerek, Türkeş'in "gerçek ihtilalci tipine yakın" olduğunu söyler. Necip Fazıl Türkeş'le bundan yaklaşık on yıl önce tanışmıştır, ama "Hayalimdeki lidere nispetle fazla vaat edici bulmamıştım," der. Fakat artık zaman geçmiş ve "o, ağır ve dengeli adımlarla yürümeyi" bilmiş, hiçbir tarafa kapılanmamış, "saman alevinden ani zuhurlarla imtiyaz kazanma yolu"na gitmemiş, "kendine göre bir plan ve strateji sahibi olduğu hissini" vermiş ve "bilhassa en mühim eseri olarak, ruhun fikri kuvvetinden ziyade adale ve hareket gücüne bağlı bir gençlik" örgütlemiştir. Türkeş ve MHP'yi Necip Fazıl nezdinde muteber kılan da zaten budur. Ne Demirel ve AP, ne Erbakan ve MSP, komünizme karşı Necip Fazıl'ın beklediği ölçüde mücadele etmekte, bunu sadece - her ne kadar fikri bir kuvveti olmasa da- Ülkücü Hareket ve onun gençliği yapmaktadır. Necip Fazıl tam da bu noktada Türkeş'e neden destek verdiğini şöyle anlatır: Ezel ve ebed arasındaki büyük dava yolunda, Milli Türk Talebe Birliği'nin misallendirdiği fikir ve iman mihrakına Türkeş'in hareketli gençliğini oturtmak, stratejilerin en yamanı olabilirdi. Türkeş bu sırrı anladı ve seçimlere doğru ilk karşılaşmamızda meşhur "Bildiri"sini yüzbinlerce bastırıp dağıttırdı. (Necip Fazıl, 2016a: 200) Necip Fazıl yazısını bitirirken her zamanki egosantrizmiyle Türkeş'e verdiği seçim desteğinin bir "avans" olduğunu ve kendisine bağladığı umutların bir zorunluluktan kaynaklandığını belirtmeyi ihmal etmez ve böylece "umutlarımı boşa çıkarmamanı bekliyorum" şeklinde bir mesaj verir: Bir portre içinde daha fazla tafsilat verilemeyeceğine göre, şu anda Türkeş, sadakat göstermemesini imkansız gördüğümüz bu ilk kucak açışın ve bugüne kadar kendisini yıpratmayışın, israf etmeyişin hakkiyle ümit beslemek zorunda kaldığımız tek çehre, (Necip Fazıl, 2016a: 200)
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.