Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Sovyetler Birliği'ndeki çok partili sistem milliyetçilik hareketlerine güç verecektir. Hürriyet ve demokrasi içinde her topluluk kendi ihtiyacını ve görüşlerini dile getirme imkanı bulacaktır. Bundan dolayı da bir baskıya uğramayacaktır. Bu topluluklar kendi varlıklarını en iyi şekilde sürdürebilmek için yeniden teşkilatlanma imkanı bulacaklardır. Rusların insan haklarını ve demokrasiyi tüm dünyaya mutluluk getiren geçerli bir düzen olarak kabul edip, bunu kendi yönetimleri altında yaşayan diğer milletlere de tabii hak olarak tanımalarının, insan olmalarının bir gereği olduğunu idrak edecekleri kanaatindeyim. Sovyetler Birliği yönetimi altında sömürge olarak yaşayan toplulukların kendilerinden ayrı bağımsız devlet haline gelmeleri Rusya için bir tehlike, bir zarar teşkil etmez. Kuracağı dostane münasebetlerin de yararını görecektir. (Turhan, 2016b: 219) Türkeş, "bağımsızlığına kavuşan Türkler"le ilgili olarak ise, "Afrika' da insan eti yiyen yamyamlar, iki yüz bin nüfuslu kabileler bile bağımsız devlet olarak BM'ye üye oldular. Köklü bir maziye, kültür ve medeniyete sahip Türkler neden bağımsız olamayacaklar?" sorusunu sorar. Türkeş'e göre bir Türk birliği ihtimalinin ortaya çıkışı Hun ve Osmanlı tecrübeleri nedeniyle Batılıları tedirgin etmektedir ve bu tedirginliğin giderilmesi, Türk birliği karşıtı propagandaların bertaraf edilmesi görevi Türkiye'ye düşmektedir. Türkiye'ye düşen görev, "Türk cumhuriyetlerinin kendi hür iradesiyle hareket etmesinin kimseye zararının dokunmayacağını, aksine hürriyet ortamının ilişkileri daha sağlıklı bir zemine oturtacağını, barışa ve huzura hizmet edeceğini" anlatmaktır. Türkiye "insan eti yiyerek yaşamını sürdüren yamyamlara tanınan insan haklarının Türklere de tanınmasını" istemelidir. (Turhan, 2016b: 220) Türkeş'in konuya dair somut önerileri şöyledir: Bir üniversitenin önderliğinde Avrupa'nın herhangi bir yerinde Dünya Türkleri Kurultayı toplanmalı. Türk dünyasının durumunu müzakere edecek bu kurultay, Türklerin asıl hedeflerinin, kendi hür iradeleriyle hareket etmek ve insan haklarından istifade etmek olduğunu açıklamalıdır. Dostluk ve barıştan zarar gelmeyeceğini, hiç kimseye karşı bir düşmanlıklarının olmadığını anlatmalıdır. Bu kurultay, Dünya Türkleri Daimi Komitesi kurularak dağıtılmalıdır. Böylece Türk Dünyasının teşkilatsızlıktan kurtulması için ilk adım atılmış olacaktır. Böylece Yirmi Birinci Yüzyıl Türk dünyası için aydınlık bir yüzyıl olacaktır. (Turhan, 2016b: 221) Bu açıklamanın ardından parti yönetimi de "tek gündemli" olarak toplanacak ve "dünyadaki son gelişmeler, bu gelişmeler paralelinde Türk dünyasındaki uyanış hareketleri, değişen jeostratejik dengeler ve Türkiye'nin durumu ve yapması gerekenler" konuşulacaktır. Toplantıda bu başlık altındaki güncel hadiseler ele alınmış ve toplantı sonucunda parti yönetimi devleti iki başlıkta acil olarak harekete geçmeye çağırmıştır: Bütün bu gelişmeler karşısında Türkiye Cumhuriyeti Devletine, öncelikli iki konu hakkında çok acil, dinamik, radikal diplomatik çalışmalar yapına mecburiyeti düşmektedir. Bu konulardan birincisi, Türkiye dışındaki Türklerin bulundukları ülkeler nezdindeki hürriyet mücadelelerine bir "insan hakları" meselesi olarak sahip çıkmaktır. İkincisi ise dünyada aleyhimize sürdürülen propagandalara karşı yoğun bir karşı propaganda taarruzu başlatmaktır. MÇP devletin bu doğrultuda Avrupa Topluluğu, İslam Konferansı, NATO vb. uluslararası kurumlar nezdinde harekete geçmesini, yabancı ülkelerdeki diplomatların devreye sokulmasını, parlamenter gruplar kurulup ziyaretlerde bulunulmasını, basının propaganda faaliyetine girişilmesini ve propaganda filmlerinin çekilmesini talep etmektedir. (Turhan, 2016b: 223) Türkeş, Türk Dünyası Kurultayı'nın açılış konuşmasında iki Almanya'nın birleşmesine, Avrupa Birliği'ne, Pan Amerikan Teşkilatı'na ve Afrika Birliği'ne atıfta bulunarak, Türklerin de kendi aralarında bir işbirliğine gitmelerinin şart olduğunu söyler. Böyle bir işbirliği beraberinde kalkınma ve refahı getirecek, "başkalarına zarar vermek ve saldırıda bulunmak gayesini gütmeyecek"tir, amaç "dünyada barış içinde refah ve mutluluğu temin etmek" olacaktır. Türkeş birliğe yönelik vurgusundan sonra Türki cumhuriyetlerle Rusya arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiğinden söz eder. Sovyetler dağılana kadar Türk bölgeleri Rus sömürgesi olarak varlığını devam ettirmiştir, ancak şimdi bu durum değişmektedir. Yeniden sömürge haline gelmemek için ise Ruslarla kurulacak ilişkiler şu ilkeler üzerine inşa edilmelidir: Birinci ilke mütekabiliyet ilkesidir. Her meselede aramızda münasebetler aynı ölçü, aynı nitelik içinde olacaktır. İkinci ilke ise içişlerine karışmama ilkesidir. Üçüncü ilke, münasebetlerde taraflar, eşit şartlarda ve eşitlik içinde bulunacaklardır. Dördüncü ilke, taraflar daima eşit haklara sahip olacaklardır. Türkeş kurultayın kapanışında yaptığı konuşmada ise Türk milliyetçiliğinin kurucu isimlerinden Gaspıralı İsmail'in "dilde, fikirde, işte birlik" sloganını hatırlatır ve Türkleri birlikte hareket etmeye davet eder. Ancak Türkeş, Soğuk Savaş'taki safının hakkını vererek sadece Türk dünyası ile Türkiye arasındaki ilişkilerin derinleşmesinin yeterli olmayacağını, bağımsızlığını ilan eden devletlerin uluslararası kapitalist sistemin bir parçası olmaları gerektiğini, ancak böyle gelişip kalkınabileceklerini söyler: Türk cumhuriyetlerinin varlıklarını muhafaza edebilmeleri ve yükselmeleri ekonomi ve siyasi rejim açısından hür dünya ile bütünleşmelerini gerektirmektedir... Türk cumhuriyetlerinin ABD başta olmak üzere Batı'nın kapital yatırımı olmadan çağdaş refah seviyesine erişmeleri mümkün değildir. Bunun için Japon sermayesi dahil Batı sermayesinin Türk cumhuriyetlerine yatırımını sağlamak için onlara cazip şartlar sunulmalıdır ... Dünya insan hakları, demokrasi ve hürriyet rüzgarıyla yükselmektedir. Bütün Türk toplulukları süratle insan haklarını temel yapan ve hukukun üstünlüğüne dayanan çok partili hürriyetçi demokrasiyi kurmalıdırlar. Bütün Türk toplulukları dünya ile bütünleşmeli, hür dünyanın bütün siyasi, teknik, ekonomik kuruluşlarına girmeye gayret etmelidirler. (Turhan, 2016b: 434) Yukarıda da belirtildiği üzere, SSCB'nin yıkılmasının Ülkücü Hareket'te yarattığı heyecan, reel politik gerçeklerle örtüşmediği için kısa sürede sönecektir. Çünkü bağımsızlığını kazanan Türki cumhuriyetlerin Türkeş'i ve Türkiye'yi lider olarak kabul etmedikleri, Turancılık fikrinin bu coğrafyada herhangi bir karşılığının olmadığı ve esas bölgesel partner olarak Rusya'yı gördükleri çok geçmeden anlaşılacaktır.
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.