Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Bütün Alıntılar
Eğitimde asıl olan; Bilgi’nin hesabını soran sınavlar yapmak değil, Bilgi’nin öğrenciler tarafından ne şekilde kullanıldığını ölçebilen sistemler geliştirmek olmalı. 3 Sanırım aslında her şey önce hayal edebilmekle başlıyor. 3 Araştırmalar, kimyasal bileşiklerle anıları bastırmanın ya da silmenin mümkün olduğunu gösterdi. 15 Antarktika’daki yuvaları yeterince soğuk değilmiş gibi, imparator penguenleri vücutlarının dış kısmının çevrenin en az 5 derece altına düşmesine izin veriyor. Yeni tarihli bir makale gösteriyor ki bu durum penguenlerin sıcak kalmasına yardımcı oluyor. Tüylerin dış katmanı ısıyı havaya yaydığında, çevresinden daha soğuk hale geliyor, böylece ısı geri dönüyor. Bu döngü, tüylerin altındaki sıcaklığı sabit, pengueni ise hayatta tutuyor 16 Hayvanlardaki testi geçen ilaçların %90’ı insanlı testlerde takılıyor 17 Hazır bahçe Yeniden kullanılabilen UrbMat, çiçeği burnunda bahçıvanların bütün dertlerine deva oluyor. Bitkileri doğrudan sulamak ve atık suyu hatırı sayılır oranda azaltmak için kendi sulama tüplerine sahip. Kalın kumaş dokusu yabani otların büyümesini engelliyor ve bitkileri en iyi şekilde büyümeleri için birbirinden uzak tutuyor. Önceden gübrelenmiş “tohum topları” içinde havuç, ıspanak, çeşitli otlar ve pazı otu bulunan 23 çeşide sahip. 31 5,185 km Gemiler Süveyş Kanalı’nı değil de Kuzeybatı Geçidi’ni kullanırsa yapılan ortalama tasarruf 37 Gelecekte , örneğin akciğer kanserini tedavi etmek için hastalara saglıklı p5 3 geninin verilmesi yeterl i olacak . 66 biyoloji, fizik ya da kimya gibi temel bilimlerin tersine çok daha büyük ve karmaşık bir veri yığını üretiyor 79 KÖPEKLER KORKUYU SEZEBİLİR Mİ? Evet, hem de çeşitli şekillerde. Köpekler, beden dili okumak konusunda oldukça duyarlıdır. Aslında tüm köpekler, gri kurtların soyundan geliyor. Tıpkı atala￾rı gibi sürü halinde avlanma ve hiyerarşik bir yapıda yer alma eğilimleri var. Evcil köpekler bile eğilimlerini bu içgüdülerle belirliyor. Sonuçta her bir köpeğin sürü içindeki yerini bilmeye ihtiyacı var. Bir de tabii çevrelerindeki varlıkların davranış- larına göre karşılık vermeye güdümlüler. Tüm bu faktörler, onların hareketlerimiz karşısında verdikleri tepkileri açıklıyor. Köpeklerden korkan insanlar, korku karşısındaki tepkilerini, tüm bedenlerine istemsiz bir şekilde yansıtıyorlar. Her şeyden önce bedende aşırı bir gerilim oluyor ve genelde bir saldırı bekledikleri için, hazırlıklı olmak adına karşılarındaki köpekten gözlerini ayıramıyorlar. Tabii köpekler de bunu bir tehdit, hatta çoğu zaman saldırı hazırlığı olarak algılıyor. Bunun için onlara kızamayız. Neticede, doğada işler böyle yürüyor. Ne zaman birbirlerine saldıracak olsalar, gerginleş- tikleri ve gözlerini ayırmadan hedeflerini ölçüp tarttıkları için bu durumu bir tehdit olarak değerlendirmeleri de çok doğal. Ayrıca korktuğumuzda farklı kimyasallar salgılamaya başlıyoruz. Salgılarımız so￾nucunda oluşan kokuyu biz algılayamıyor olsak da, bir köpeğin hassas burnundan gizlemek mümkün değil. BİR İNSANIN OKSİJEN İHTİYACINI KARŞILAMAK İÇİN KAÇ AĞAÇ GEREKLİ ? 7 Ağaçlar, güneş ışığından aldıkları enerjiyi oksijene çevirdiklerinde, karbondioksitten glikoz ve su üret￾miş oluyorlar. Tüm diğer bitkiler gibi, ağaçlar da bu glikozu parçalayarak metabolizmaları için gereken enerjiyi sağlıyorlar. Tabii bu işlem için, ürettikleri oksijenin bir miktarını kullanmak zorundalar. Ortalama 24 saatlik bir zaman diliminde, ürettikleri oksijen miktarı, kullandıklarından daha fazla oluyor. Yani gün içinde bir kısmını kullanmış olsalar da, diğer canlılar için gereken oksi￾jen miktarı sağlanabiliyor. Rakamlarla ifade edecek olursak; bir glikoz molekülü üretmek için toplam altı adet karbondioksit molekülü kullanılıyor. Bu işlemden yine altı adet oksijen molekülü üretiliyor. Her bir glikoz molekülü altı adet karbon atomu içeriyor. Yani her bir glikoz molekülü üretiminde bir adet oksijen atomu kazanılmış oluyor. Örneğin, ortalama 12 metre uzunluğunda ve iki ton ağırlığında olan olgun bir çınar ağacının her yıl %5 oranında büyü- düğü bilinmekte. Bu da kabaca 100 kilogramlık bir kütle artışına denk geliyor. 100 kilogramdaki karbon oranı ise 38 kilogram. Oksijen ve karbonun moleküler ağırlıkları da hesaba katıldı- ğında, her bir çınar ağacının yılda 100 kilogram oksijen ürettiği sonucuna varılmış. İnsanlar yılda 9,5 ton hava soluyorlar. Bunun yüzde 23’ü oksijen. Özetle yılda 740 kilogram oksijen soluyoruz ki bu da 7 ağacın üretimine denk geliyor 89 Bilgi saklamanın en sağlam yolu hangisidir? 1. Bir parça platinin üstüne kazıyın. 2. Platini çöle gömün. Neden unutuyoruz? Nasıl unutmayalım ki? Duyularımız öyle hassas çalışıyor ki beynimiz kendisine iletilen tüm verileri kayda geçiremiyor. Öncelikle bu verilerin çoğunu elemek ve gerekli gördüklerini kaydetmek zorunda. Örneğin, gözlerimiz saniyede ortalama beş kere farklı açı- lardan tarama yapıyor. Her seferinde elde edilen görüntüler beyne aktarılıyor. Beyindeki görsel sistem bu bilgileri işlerken birçoğunu gereksiz bulup, tabiri caizse fırlatıp atıyor. Bu sa￾yede ihtiyacımız olan önemli bilgileri hızla işlemiş oluyoruz. Eğer duyusal alıcılarımızla iletilen tüm veriler işleniyor ve hafızaya kaydediliyor olsaydı, dakikada yüzlerce imajı detay￾larıyla hatırlamak için onu bir hayli zorlamış olurduk. Böyle bir durumda aşırı bilgi yüklemesi gerçekleşir ve gördüğümüz şeyleri anlayamaz duruma geliriz. Aslında asıl sorun ne kadar verinin işlendiği, ne kadarının atıldığı da değil. Asıl ihtiyacımız olan şey, gerekli olduğunda, önceden kaydetmiş olduğumuz bu bilgileri geri çağırabilmek. Yani hatırlayabil￾mek. Bu noktada “koşullanmış unutma” adı verilen durum devreye giriyor. Hafıza söz konusu olduğunda, öncelik her zaman en çok önem verdiğimiz durumlarda. Örneğin acı veya korku dolu bir hatırayı hatırlamak istemiyorsak, onu unutmaya koşullanıyoruz. Ancak hatırlayamadığımız bu duru￾mun tüm detayları aslında hala beynimizin gizli bölgelerinde yaşamaya devam ediyor 90 EVREN SONSUZ İSE NASIL GENİŞLİYOR ? KISA YANIT Bu gerçekten harika bir soru. Ama kısa bir yanıtı yok. Öncelikle evrenin sonsuz olduğundan emin değiliz. Teknolojimiz ne kadar gelişirse gelişsin, her zaman sadece sınırlı bir kısmını görebiliyor olacağız. Dolayı- sıyla sınırları var mı, bilinmiyor. Ancak evren sonsuz değilse bile, sınırları olduğu anlamına gelmez. İşte bu kısmını anlamak ve anlatmak çok da kolay değil. Örneğin bazı fizikçilerin önerdiği şekliyle; evrenin yapısı bir simit gibi, ortasında boşluk olan üç boyutlu bir halkaya benziyorsa kesinlikle sonsuz değildir. Ama madde ve enerjinin sürekli olarak akıyor olmasından dolayı sınırları da yoktur. Şimdilik evrenin şekilsel yapısından emin değiliz. Dolayısıyla sonsuz olduğunu söyleyemiyoruz. Öyle olduğundan emin olsaydık bile, genişlemesi müm￾kün olurdu. Hatta bu genişleme, genleşme olarak tarif edilebilir. Kısaca özetleyecek olursak; evrenin bazı bölgelerinin genleşme ile genişliyormuş gibi algılanması, bütünün sonsuzluğuna daha fazla alan eklemez. Yani sonsuz olması ve aynı zamanda genişliyor gibi görünmesi de olasılıklar dahilinde. 90 SON DUYDUĞUMUZ ŞARKININ ZİHNİMİZDE SÜREKLİ DÖNMESİNE SEBEP OLAN NEDİR? Bilişsel kasınma Radyoda duyduğumuz son şarkının zihnimizde dönüp dur￾ması bazen günümüzü şenlendirse bile, eziyete dönüştüğü zamanlar da yok değildir. Özellikle de o son duyduğumuz şarkı müzik zevkimizle çelişiyorsa… Uzmanlar bu duruma “bilişsel kaşınma” diyorlar. Çünkü beyin şarkının ritmine takılıyor ve gün boyunca ritmler arasındaki boşlukları dol￾durmakla, yani bilişsel anlamda bir kaşıma yapmakla meş- gul oluyor. Müzik dinlerken beynin işitsel korteks bölgesi devreye giriyor. Amerika, New Hampshire’daki Dartmouth Üniversitesi bilim insanları, deneklerin bildikleri şarkıları dinlettiklerinde, işitsel korteksin şarkıyı otomatik olarak tamamlamaya çalıştığını gördüler. Şarkı bittikten dakikalar sonra bile, beynin aynı bölgelerinde bu hareketliliğin hiç azalmadan devam ettiği tespit edildi. Sonuç olarak, bilişsel kaşınmayı önlemenin bir yolu yok. Ancak her kaşıntı gibi, onu da kaşıyor ve geçmesini bekliyoruz. Yani şarkıyı tekrar etmekten kendimizi alıkoyamıyoruz. Tabii tıpkı sivrisinek ısırığında olduğu gibi, kaşımanın sadece daha çok kaşıntıya yol açtığını da unutmamakta fayda var. Bitmeyen bir döngü içinde aynı şarkıyı yüzlerce kere tekrar etmek, zihnin rahatlamasını sağlamıyor. Aksine daha fazla tekrar etme isteği doğuruyor. Araştırmalar, kadınların, müzisyenlerin ve nevrotik, yorgun ya da stresli insanların bu sendromu daha sık yaşadığını gösteriyor. Müzisyenler için denilebilecek bir şey yok. Meslekleri icabı ritmler arasındaki boşlukları dol￾durmaya çalışmaları çok doğal. Söz konusu stresli insanlar olduğunda, beynin yorgunluk nedeniyle tek bir noktada takılıp, aynı şeyi tekrarlaması da pek şaşılacak bir durum değil. Neticede, stres ve yorgunluğun doğasında bu var. Fa￾kat kadınların, erkeklere oranla daha sık yaşıyor olmasının sebepleri bilinmiyor. Bilişsel kaşıntıyı durdurmanın bir yolu yok. Ancak beyni aldatarak ilgiyi başka yönlere kaydırmak mümkün. Bunun için önerilen yöntemler ise şunlar: Başka bir şarkı dinleyin. İşe yaramazsa, zihninizde dönüp duran şarkıyı tekrar dinleyin. Bu da işe yaramazsa, vücudunuzu zorlayacak bir fiziksel aktiviteyi deneyebilirsiniz. 91 YERÇEKİMİ , ELEKTRİK AKIMI ÜZERİNDE DE ETKİLİ Mİ? Yerçekiminin çok güçlü olduğunu düşünürüz. Oysa aslında doğanın en zayıf kuvvetlerinden biridir. Elektrik akımı ise tamamen başka bir doğa kuvvetiyle; elektromanyetizmayla yönetilir. Elektromanyetik kuvvet, elektrik yüklü parçacıklar olan elektronların, bir elektrik devresi içindeki hareketlerini yönetiyor. Yüklü parçacıklar arasındaki iletişim bu sayede sağlanıyor. Yerçekimi, elektromanyetik kuvvet karşısında çok daha zayıf olduğundan, elektrik akımı üzerinde hiçbir etkisi bulunmuyor. 92 BANYO AYNALARININ BUĞULANMASINI ÖNLEMENİN BİR YOLU VAR MI? Tıraş köpüğü kullanmak Cam ve aynaların kolayca buğulanmasının sebebi, özgül ısı kapasitelerinin havadan daha fazla olmasıdır. Bir başka deyişle, banyoda kullanılan sıcak su, çevresindeki havayı çabucak ısıtır ama aynanın camını aynı hızla ısıtamaz. Bu nedenle aynaya ulaşan su buharı sıvılaşma eğilimi gösterir. Ama suyun yüzey gerilimi nedeniyle bu eğilim küçük damlacıklar halinde gerçekleşir. Biz, binlerce su damlacığının yüzeye yayılmış halini buğu olarak görürüz. Ama asıl sorunumuz, aynanın buğulanması sonucunda görüntüde oluşan bulanıklıktır. Buğulanan bir ayna karşısında Cam ve aynaların kolayca buğulanmasının sebebi, özgül ısı kapasitelerinin havadan daha fazla olmasıdır. Bir başka deyişle, banyoda kullanılan sıcak su, çevresindeki havayı çabucak ısıtır ama aynanın camını aynı hızla ısıtamaz. Bu nedenle aynaya ulaşan su buharı sıvılaşma eğilimi gösterir. Ama suyun yüzey gerilimi nedeniyle bu eğilim küçük damlacıklar halinde gerçekleşir. Biz, binlerce su damlacığının yüzeye yayılmış halini buğu olarak görürüz. Ama asıl sorunumuz, aynanın buğulanması sonucunda görüntüde oluşan bulanıklıktır. Buğulanan bir ayna karşısında Cam ve aynaların kolayca buğulanmasının sebebi, özgül ısı kapasitelerinin havadan daha fazla olmasıdır. Bir başka deyişle, banyoda kullanılan sıcak su, çevresindeki havayı çabucak ısıtır ama aynanın camını aynı hızla ısıtamaz. Bu nedenle aynaya ulaşan su buharı sıvılaşma eğilimi gösterir. Ama suyun yüzey gerilimi nedeniyle bu eğilim küçük damlacıklar halinde gerçekleşir. Biz, binlerce su damlacığının yüzeye yayılmış halini buğu olarak görürüz. Ama asıl sorunumuz, aynanın buğulanması sonucunda görüntüde oluşan bulanıklıktır. Buğulanan bir ayna karşısında birçoğumuz, fön makinesiyle ısıtarak buğu tabakasını kurutma yöntemini uyguluyoruz. Ancak bu etkinin oluşmasını engelleyebileceğimiz alternatif bir yöntem daha var. Buharın oluşmasından önce, bir avuç tıraş köpüğünü aynaya iyice yaymak ve tıpkı cilalıyormuş gibi yüzeye iyice yedirmek, buğulanmayı tamamen önlüyor. Nasıl mı? Aynanın yüzeyini, suyun yüzey gerginliğini dağıtıp, damlacıkların oluşmasını önleyecek şekilde farklı bir materyalle kaplamış oluyoruz. Üstelik eğer aynayı temizlemez ve öylece bırakırsak, köpük yöntemi sayesinde yaklaşık bir hafta boyunca su buharından korunuyor. 94 İNSAN GÖZÜ BİR KAMERA OLSAYDI , KAÇ MEGAPİKSEL OLURDU ? 576 95
·
109 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.