Gönderi

rme. ÜZERİNDE ÇALIŞILMASI GEREKEN 11 TEMEL PRENSİP Albert Ellis’in geliştirmiş olduğu Rasyonel Duygusal Davranış Terapisi (REBT) okulunun aslında herkesin bildiği, ama sık sık unuttuğu ve sık sık hatırlaması gereken 11 temel prensibini hatırlatmak isterim bu noktada. Bu prensipler çok gündelik ve çok basit gözükürler. Ancak söylemesi kolay, yapılması ne sen sor ne de ben söyleyeyim derecesinde zorluk içerebilen önermelerdir. Bakın bakalım... Sizler de okuyup üzerlerinde düşünün biraz... 1. İçinde bulunulan topluluktaki herkes tarafından sevilmek ve onaylanmak önemli ve/veya gerekli değildir. 2. “Değerliyim,” diyebilmek için tam anlamıyla yeterli ve başarılı olmak gerekmez. Kime göre, hangi standarda göre başarılı, diye sormak gerekir. 3. “Bazı insanlar kötüdür, haindir, şeytan ruhludur,” diye bir kalıp yoktur ve bu tür insanların cezalandırılmaları gerekmez. Bu konuda da standart yoktur ve yalnızca hata vardır. Hata, felaket değildir ve çoğu zaman telafi edilmesi mümkündür. Telafi edilemiyorsa da o hatadan kazanılmış bir ders mutlaka vardır. 4. İşler istediğin gibi gitmezse, bu felaket değildir. Konuyu tanımlama önemlidir. O konuda yapabileceğin bir şey varsa yaparsın, yoksa olduğu gibi kabullenirsin. 5. “Mutsuzluk, kontrol edemeyeceğimiz dış nedenlerden kaynaklanır” düşüncesi acı vericidir ve kişiyi kurban psikolojisine iter. Kişinin tepkisinin (C) nedeni, olay/konu/bir başka kişi (A) değil, kişinin bu konudaki yorumu/senaryosudur (B). B kontrol edilebilir, yorum ve tanımlama tepkiyi değiştirir, çok daha sağlıklı hale getirir. Yaşamımızdaki olayları kontrol edemeyiz, ama kendi yorum, tutum, tanımlama ve tavrımızı kontrol edebiliriz. Bu da kişiyi benim seçimim psikolojisine götürür ve sağlıklı tepkiler vermesine; tavrının, tutumunun sorumluluğunu üstüne almasına yardımcı olur. 6. Tehlikeli ve korkutucu şeyler, odak noktalarıdır. Sürekli olarak bunların üzerinde durulması acı verici ve yanlıştır. Olmadan “Ya olursa?” korkusuyla yaşamak sağlıksız ve acı vericidir. 7. Zorluklar ve sorumluluklarla yüzleşmeli, bunlardan kaçmamalıdır. Kaçmak daha acı vericidir ve BİN kez öldürür. Kendine güven duygusunu da son derece zedeleyicidir. 8. Kişinin varlığı ve mutluluğu, başkalarına bağımlı olmamalıdır. Güvenilecek daha güçlü birinin varlığına gerek yoktur. Kişiler arası iletişim sağlıklı olmalı, birbiriyle destek içinde yaşanmalı ve kişiler birbirini sağlıklı bir şekilde tamamlamalı, ama biri yoksa öteki de yok olmamalıdır. 9. Geçmiş deneyimler değerlidir. Ancak geçmiş deneyim, her zaman bugünkü davranışı belirleyemez ve geçmişin etkisi ortadan kaldırılabilir. Geçmişte bir şey kötü gittiyse bugün de kötü gidecek, demek değildir. Bugünün koşullarıyla daha farklı sonuçlara varılabilir. 10. Başkalarının sorunlarını anlayabilir, anlayış gösterebiliriz; ama başkalarının sorunlarını içselleştirip rahatsız ve huzursuz olmamız gerekmez. Onlara katılmak, aynı düşüncede olmak veya öyle görünmek zorunda değiliz. Onları anlayıp, duygularını doğru değerlendirip bu konudaki kendi duygu ve düşüncemizi de kırıcı olmadan, doğru, dürüst ve içten bir şekilde ifade edebiliriz. (Burada 6 saniye kuralını kullanmakta yarar vardır. Herhangi bir tepki vermeden önce 6 saniye beklemek, 6’ya kadar yavaşça saymak çok önemli bir davranış olacaktır. Bu sayede, empati ve tolerans gibi duygusal zekâ bileşenlerini anlamlı ve etkin bir biçimde kullanabilir ve kendimizi netlikle, dürüstçe ve içtenlikle ifade edebiliriz.) 11. Her sorunun mutlaka ve her zaman doğru veya mükemmel bir çözümü yoktur, olmak zorunda da değildir. Bu da felaket değildir. Bazen bazı konuları/sorunları zamana bırakmak, zaman içinde çözülmelerini izlemek en doğru tercihtir.
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.