Önce Kreutzer Sonat'ı sonra da Sophokles'in oyununu yarıda bıraktıran, büyük bir açlıkla okuduğum; her defasında farklı –ama şiddeti her defasında aynı...
•ya
Kasım ayı, Pazar akşama doğru deniz kenarında o satırları okurken; dünya insanın yokluğuna, varlığında yokluğunu hissettiği bazı olmuşluklara sataşıyor. İnsan, bu kalemi sonsuza dek kaybetmiş olmanın üzüntüsünü solunda, solunun en derin tarafında yaşıyor. Ah, Oruç Aruoba! Sonrası var: Bu kalemin tarafınca keşfolunmuş, onunla aynı noktaya gidilmiş, aynı noktada durulmuş; en azından karşılıklı anlaşılmış olmanın mutluluğunu da yaşıyor. Oruç'un da dediği gibi
İnsan, yalnız...
İnsan yalnız.
Yalnız.
Yal–
nız.