Yine böyle bir gece yıldızlara bakarken yüzleşmiştim yokluğunla ve yine böyle bir gece kaybetmiştim seni. Soğuk, sert ve yorucu bir histi. Çok sertti. Zaten öyle olur.
Çok sonra güzel bir kadından hediye aldım bu kitabı. Sonunda bitirdim. Kitabı hediye ederken sana çok benzediğimi söylemişti. Umarım öyledir. Umarım hep de öyle olur. Ben de kendimi severim bir gün. Umarım yas sürecimi tamamlayıp devam edebilirim. Çünkü artık sen yoksun, rezil derecede yalnızım, kimse toparlamaz beni. Bir ben, bir kendimim.
Milyonlarca kez sana ve bize rastladım bu kitapta. En sevdiğim fotoğrafın sayfaların arasında. Milyonlarca kez hoşçakal anneciğim. Aylar oldu bugün. Seni öyle çok özledim...
Sahiden dünya tarihini vuran tüm eserler, toplum tahlili üzerine en derin olanlar. Üstelik bu tarz eserler kendi toplumunun acısını aktarıyor olmasına karşın uzaklıkları, kişileri hatta yılları aşıyor ve hepimize ulaşıyor. Hepimiz Gogol'ün paltosundan çıktık, derken bir mübalağa ya da nükteye başvurmuyordu Fyodor. Bu müthiş zihinler okur olarak bizi nasıl etkilediyse en huzursuz yazarın buhranını bile işte öyle besliyor. Bu yazın da kısa; ancak, işte hatırlanıyor.
PaltoNikolay Gogol · Turkuvaz Kitap · 202037bin okunma
Önce Kreutzer Sonat'ı sonra da Sophokles'in oyununu yarıda bıraktıran, büyük bir açlıkla okuduğum; her defasında farklı –ama şiddeti her defasında aynı...
•ya
Kasım ayı, Pazar akşama doğru deniz kenarında o satırları okurken; dünya insanın yokluğuna, varlığında yokluğunu hissettiği bazı olmuşluklara sataşıyor. İnsan, bu kalemi sonsuza dek kaybetmiş olmanın üzüntüsünü solunda, solunun en derin tarafında yaşıyor. Ah, Oruç Aruoba! Sonrası var: Bu kalemin tarafınca keşfolunmuş, onunla aynı noktaya gidilmiş, aynı noktada durulmuş; en azından karşılıklı anlaşılmış olmanın mutluluğunu da yaşıyor. Oruç'un da dediği gibi
İnsan, yalnız...
İnsan yalnız.
Yalnız.
Yal–
nız.