Gönderi

64 syf.
9/10 puan verdi
Ölüme giden Sokrates’in sözleridir bunlar. Ben ölümü seçtim siz başka bir konuyu seçin isterseniz mesela adalet, mesela düşmanlık ya da aşk acısı… Bildiğin tüm gerçekleri ser önüne, her doğrunu sorgula. Yapman gereken şey basit: Sadece sor. Yaşadığın şeyi, hissettiklerini, hissediyor olduklarını… Acaba gerçek mi onlar? Gerçekten öyle mi düşünüyoruz, gerçekten öyle mi hissediyoruz. Demek isteğim şu: bir durum karşısında bize öğretilenlere göre mi davranıyoruz? Ölüm mesela. Ölüm korkusu. Neden ölümden korkuyoruz? Neden ölümden korkmayan Sokrates’in dostları gibi ölümün istenilen bir şey olabileceğine inanmıyoruz. Ölüm hakkında bildiklerimiz var. Ama kim öğretti bunları bize? Ölümün kötü olduğunu, son olduğunu kimler dedi? Sokrates bu durumda ruhu anlatmaya başlar. Ruh ve beden ayrımı yapar. Karşıtlık mı yoksa iç içe geçmişlik mi? Ruhun bedenden önce olduğuna kanaat getirirler. O halde bedene ne olursa olsun ben ruhumla var olmaya devam ederim, isterseniz sizler görmeyin beni. Ben ruhumla hala varım. Somut bir delil yok. Akıl yürütmeler, görebildiğimiz kadarıyla deneyimler falan var elimizde. Somut delillerin gerekli olduğunu kim söyledi peki? Mademki kanıtlayamayacağız o zaman inansak ya sadece. Sokrates ölümün bir son olmadığına inandı buna göre yaşadı son anında bile arkadaşlarını teselli etti. Yüksek bir ahlak anlayışıyla son anına kadar inandığı ilkelere bağlı kaldı. İnanmak güç verir insana. Ama öyle kuru kuru inanmaktan bahsetmiyorum. Akıl süzgecinden geçirilmiş ve defalarca sorgulanmış bir inanıştan bahsediyorum. Günümüz dünyasında yaygın bir düşüncedir, tek bir gerçeğin olmaması, ya da gerçeğin ulaşılamaz, bilinemez olduğu. Bu sebeple bir sürü gerçeklik vardır, deriz. Bu gerçeklikler içinde bize en uygun olanı seçeriz ve onu yaşarız, onu hissederiz. Aşk acısından zevk alan insana niye tuhaf tuhaf bakarız ki, belki de o, acının yaşattığı deneyimi seviyordur, tecrübe ettiğine inandığı şeylere seviniyordur. Sokrates sormamış mıdır bizlere: "Yaşamak mı yoksa ölmek mi? Hangisinin iyi olduğunu yalnızca tanrı bilir." O zaman neden sırf kendi inanışlarımız, kendi gerçekliklerimiz için -ki eğer bunları sorgulamamışsak vay halimize- başkalarını yadırgıyoruz, düşman oluyoruz. Düşman kendi benliğinde düşmanlık taşımaz. Onu düşman diye tanımlamamız kendi benliğimizden kaynaklanır. Öteki olan benliğe bir tehdittir çünkü. O halde bedeninin mi yoksa ruhun mu karar ver. Çünkü ölüm bedene düşman olabilir senin ya da benim inanışımızda ama ölümle ruh belki de çok sıkı iki dosttur. Böyle düşünelim. Ne zararı var ki? Kaybettiklerimize daha umutla bakarız belki böylece. Onlar için güzel şeyler olduğuna inanırız. İnanmak güç verir çünkü.
Sokrates'in Savunması
Sokrates'in SavunmasıPlaton (Eflatun) · Panama Yayıncılık · 201853,3bin okunma
·
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.