Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

·
Puan vermedi
İslam Düşünce Gelenekleri
İslâm Düşünce Gelenekleri ✿ ✿ ✿ İslâm Medeniyeti, geniş bir coğrafya içinde farklı kimlikleri barındırır. Tarih boyunca toplumsal ve birey kimliklerini şekillendirmiş, dinamik disiplindir. Bu dinamik disiplinler başta bilim, sanat ve kültür olmuştur. “İslâm Düşünce Geleneği” çok geniş ve farklılıkları barındırsa da varlık kavramı hakkında küllî araştırma yapma iddiasında olan üç büyük geleneğe ev sahipliği yapar: kelam, felsefe ve tasavvuf. Ömer Türker, “İslâm Düşünce Gelenekleri” kitabında Giriş, Kelam Geleneği, Felsefe Geleneği ve son başlıkla Tasavvuf Geleneğiyle beş başlık sunmuştur. Türker, kelam, felsefe ve tasavvuf ile her birinin varlık, bilgi, insan, Tanrı ve Tanrı – âlem ilişkisi hakkındaki görüşlerinin özlü bir anlatısı sunarak bu geleneklerin gücü ve sınırlarına ilişkin bir değerlendirme yapar. Böylece bu geleneklerin ortak ve farklı taraflarını ortaya koymaya çalışır. Türker, Giriş başlığında Akıl – Vahiy İlişkisinin başlangıcını ele alarak kitaba başlıyor. Tanrı ile insan arasındaki iletişim, peygamberlere gelen vahiy aracılığıyla yapılması, insanın ilâhî buyruklara muhatap olmasıdır. Bu muhataplık durumu zihin ve davranışları bir yol üzerinde olmasını sağlamıştır. Türker, “Akıl – Vahiy İlişkisi” çağdaş meseleleri İslâm düşünce geleneğini bağlamında ele almaya çalışıyor. Bu durumun anlaşılması içinde akıl – vahiy ilişkisi sorununu anlaşılır bir biçimde anlatmaya çalışır. Birinci bölüm olan “Kelam Geleneği” İslâm’da ortaya çıkan ilk teorik düşünce geleneği ve Müslümanların bir bütün olarak mevcut hakkında geliştirdikleri ilk “bilimsel akıl”dır. İnsan, âlem ve Tanrı hakkında, insan iradesinden bağımsız mevcutlar üzerinde kapsamlı bir açıklamaya kelâm denir. Türker, kelamcıların geliştirdiği ontolojinin varlık konusunda zât – sıfat ve kadîm – hâdis ayrımlarına dayandırır. Zât – sıfat, bir kelamcının duyu ve akıl tarafından algılanan her şeyi bu iki gruba ayırır. Kelamcılar, varlığın bütününe ilişkin dört ana cümleye ulaşmışlardır: - Tanrı kadîmdir, - Bütün âlem hâdistir, - Hâdislerin tamamı yoktan yaratılmıştır, - Yaratılan nesneler, tanımları gereği fiziksel olmak -yani zamanlı ve mekânlı olmak- durumundadır. Türker, Kelam Geleneği başlığında bilimsel akıl tanımından sonra âlem tasavvuru, insanın mahiyeti, Tanrı – âlem ilişkisinin tesisi ve kelam geleneğinin gücü ve sınırlarını anlatır. Felsefe geleneği konusunda kelam olarak adlandırılan bilimsel aklın yanında ikinci bir bilimsel akıl olarak kabul edilir. Bu ikinci bilimsel akıl, Emevîler döneminde bir kısım küçük teşebbüsler olarak kalsa da Abbasîler döneminde hicri 200 – 220 arasında sistemli bir tercüme hareketiyle kadîm bilimsel miras Arapçaya aktarıldı. Bu tercüme hareketiyle unutulmuş ve mahiyeti yitirmiş kadîm bilim geleneği, İslâm’ın medenî havzasında yeniden dirildi. Türker, kadîm bilim olan felsefenin kelam cemaatine karşı epistemik cemaat olduğunu ve bilimin sorgulayıcı atmosferini güçlendirdiğine işaret eder. Bu epistemik cemaatin iki ayrıştırıcı özelliğinden bahseder: birincisi, Eflâtun ve Aristoteles ile sistemleşen ve Helenistik döneminde bilhassa Plotinus tarafından yeniden yorumlanan felsefî düşüncenin varisi olmasıdır. Bu açıdan İslâm’da felsefe geleneğinin öncüleri “sonrakiler” kuşağının bir bölüğünü oluşturur. İkincisi ise, yeni oluşan filozoflar cemaatinin kelam geleneğinin temsil ettiği bilimsel akıldan temel ilkeleri itibariyle farklılaşan bir bilimsel aklı temsil etmesidir. Türker, bu başlıkta İslâm’ın ilk filozofu Kindî'nın hem felsefî mirası tanıtıcı eserleri kaleme alması hem de kelam geleneğinin varlık tasavvurunu ve Tanrı – âlem ilişkisine dair görüşlerini dikkate alarak yeni bir ontoloji ve metafizik inşa ettiğini bahseder. Türker, felsefe geleneğinin varlık kavrayışı konusunda ontoloji üzerinde durur. Yine bu konuda insan tasavvurunda bilgi teorisinden bahseder. Âlem tasavvuru hakkında ise, fiziksel nesnelerin teorik izahı hakkında bahseder. Tasavvuf geleneği başlığında insan tasavvuru, varlık düşüncesi, âlem tasavvuru ve tasavvuf geleneğinin gücü ve sınırları konularını incelenir. Tasavvuf, kelam ve felsefe gibi var oluşa ilişkin küllî araştırma yapan bir disiplin olarak temayüz eder. Türker, tasavvufun ortaya çıkış süreci ve modern döneme gelinceye dek geçirdiği dönüşümleri dikkate alındığında tasavvuf, bir yönüyle kelama benzer, bazı yönleriyle de felsefeyle yakından ilişkili olduğunu söyler. Tasavvuf, İslâm düşünce tarihinde hakikat araştırması yapan ve hakikatin ne olduğu ve nasıl bilineceğine dair iddialı olan bir disiplindir. Hz. Peygamber’de (sallallahu aleyhi vessellem) dile gelen ilâhî hakikatle nasıl irtibat kuracağı ve bu hakikatin nasıl anlaşılıp bir yaşam formu haline dönüştürüleceği sorularına cevap olarak ortaya çıkmıştır. Ömer Türker, İslâm Düşünce gelenekleri olan kelam, felsefe ve tasavvuf hakkında ortaya çıkış süreçlerinde etkili olan her türlü sebepleriyle açıklamıştır. Bu üç disiplinin birbiriyle olan etkileşimleri yanında âlem tasavvuru, insan tasavvuru, Tanrı – âlem ilişkisini ortak dinamiklerini de açıklamıştır. Son olarak üç disiplinin güç ve sınırlarını süreç ve etkili oldukları tüm yönleriyle başlıkların anlaşılmasını kolaylaştırmıştır. Kitabın Künyesi: Ömer Türker, İslâm Düşünce Gelenekleri, Ketebe Yayıncılık, 1. Baskı, Ağustos 2020, İstanbul. Yunus Özdemir
İslam Düşünce Gelenekleri
İslam Düşünce GelenekleriÖmer Türker · Ketebe Yayınları · 2020181 okunma
··
439 görüntüleme
Eylül Türk okurunun profil resmi
Eserin muhteviyatı epeyce zenginmiş hocam, notlarınızı istifademize sunduğunuz için teşekkür ederim. :) Okumak niyetindeyim inşallah.
Yunus Özdemir okurunun profil resmi
Okumanıza vesile olmam beni çok memnun eder, Eylül Hocam. Allah güzel eserlerle vaktimizi bereketlendirsin. Gönüllerimizi iyilikle zenginleştirsin. Dua ile saygılar.
neslihan okurunun profil resmi
Üşenmedim okudum :) Güzel bir inceleme yazısı.
Yunus Özdemir okurunun profil resmi
İlginiz için teşekkür ederim. İnşaAllah faydalı olmuştur.
Yazar Gizem Canver okurunun profil resmi
Hadisler yoktan yaratilmiştir ne demek yani Peygamberimz SAV kendi aklindan soylemiyor ki Allah ona soyletiyor
Yunus Özdemir okurunun profil resmi
Hâdis diye geçen tüm olay ve süreci demektir. Peygamber sav in sözleri olan hadis demek istememiştir.
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.