Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Bütün Alıntılar
Bir anne-babanın en büyük suçu, çocuğunu tanımamak, anlamamaktır. 11 Çok anne, istemeden ve aniden çocuğuna kötü davranmasının sebebinin aktarımlar ve kendi çocukluk birikimlerinin neticesi olduğunu keşfedemeden, isterlerse, bu sebeple yüzleşirlerse de düzelebileceklerini bilmeden yaşıyor. 12 Çocuğu "problemli" diye işaret ederek psikoterapiste getiren yahut gönderen kim ise problemin kaynağı da başta o, sonra, hiç sorgulamadan ona inanan kişilerdir. 13 Depresyona neden olan temel şey, kişinin kendi hayatını kendi kontrolü altında hissetmemesidir. 28 Yalnızlığımız değerlidir; bir başkasını da hayatımıza, yalnızlığımızdan değerli olduğu ölçüde ve hak ettiği sınırlar dahilinde alabiliriz. 33 Kalemi kendisinden daha akıllı, daha önde olmayan bir tek büyük yazar bile gösteremezsiniz; 52 Çocuğu korumakla onu pasifıze etmek arasındaki çizgi, o kadar ince ki. 52 *** R. Berin Tuncel'in söz ettiği gibi, 'çocuğun buna verdiği tepkinin asıl kaynağını göremeyen" anne, çocuğun tepkisi üzerine "Çocuğum problemli," diyen anne. "İyi anne yoktur" söylemini kabul edemeyen, kendi sorunlarını anneliğine muhakkak yansıtacağını öngöremeyen, problemi önce kendinde aramayan annenin "iyi anne" olamayacağında bu yüzden bu kadar ısrar ediyorum. 54 Bir insan, çocuklara nasıl davranıyorsa odur; ama bir insan en çok, kendi çocuğuna davranırken kimse odur. Şöyle düşünelim. Bir insanın gerçek kalitesini, normalde değil, öfkelendiğinde, kendisini çaresiz hissettiğinde nasıl davrandığı, öfkelendiği kimselere nasıl, ne şekilde tepki verdiği gösterir, değil mi? Bir insanın en çok öfkelendiği kişi çocuğudur; çünkü insanın, kendisine ait olduğunu kabul etmek istemediği kötü taraflarını yansıtacağı (projection) en kolay kurban kendi çocuğudur; üstüne üstlük, bu yansıtma (projection) ve yansıtmayla ilişkili verdiği tepkiler, başkaları tarafından eleştirilmeyeceği, "anne-babalık" adı altında örtbas edileceği için kişi daha rahat davranır. İşte bu yüzden, kişinin en çıplak, en gerçek hali, çocuğuna öfkelendiği zamanki halidir. Maalesef bu halin, sanıldığı gibi, çocuğun gerçekten de kızılacak biri olması ya da kızılacak bir şey yapmasıyla ilgisi yoktur. 55 Siz hiç, çocukluğunun kötü geçtiğini iddia eden ve bunu "Annem pilavın kıvamını bir türlü tutturamazdı,", "Kahvaltılar berbattı,", "Balkonu seneden seneye yıkıyorlardı,", "Evi de ancak iki haftada bir süpürüyorlardı," gibi cümlelerle açıklayan, bu gibi fiziksel durumları yetişkinlikte aşılamayan derin yaralar olarak anlatan birine rastladınız mı? 59 *** Ne yana baksam, ne yana baksam, ne yana baksam yanakları her gün semiren, temiz, ütülü kıyafetleri üzerlerine her gün ayrı bir özenle giydirilen, sıcak tutulan, buna karşılık, bir "kişi" olmak üzere doğan ve bir "kişi" olmayı biteviye isteyen kişilikleri her geçen gün daha da çok ezilen, baltalanan, bedenleri büyürken ruhları her geçen gün daha çok solan, üşüyen, ölen, sömürülen, işkence gören çocuklar görüyorum ve bu durumu düzeltebilmek için, diğer yazdıklarımın üzerine böyle bir kitap yazmak ve bu satırları okuyanlardan da bunları erişebildikleri herkese anlatmalarını rica etmek, burada yazdığım ve yazamadığım şeyleri gidebildiğim her yerde ulaşabildiğim herkese gücüm yettiğince anlatmak dışında bir çare bulamıyorum. 62 ne kadar iyi bir anne-baba olduğunuzun en önemli göstergesi, çocuğunuza ne kadar çok şey öğretebildiğiniz değil, çocuğunuzdan ne kadar çok şey öğrenebildiğinizdir. 71 Çocuğunuz için en iyisini, siz bilmiyorsunuz. Çocuğunuz için iyisini, eğer çocuğa ve olaylara doğru şekilde kulak verebilirseniz, ortaya çıkan durumlar ve çocuğunuz size kendisi gösterecek. 72 Dört yaşındaki kızları, markete her gittiklerinde olay çıkarıyor. Çözüm Bir şeyleri almak için tutturuyor ve istediği şey alınmazsa bağırmaya başlıyor. Sırasıyla kızı yatıştırmayı ve cezalandırmayı deniyorlar; ikisi de işe yaramıyor. NLP uzmanı bir psikolog arkadaşları, "Çocuğun hiç beklemediği bir şey yapın," diyor; "Ve bunu öyle bir şekilde yapın ki, hem çocuğa sevginizi hem de hayatın eğlenceli olabileceğini aynı anda ifade edebilsin." Bu hikâyeyi muhteşem buluyorum ve her yerde, her fırsatta anlatıyorum. O gün öğleden sonra markete gitmeden önce, Louise markette ne kadar eğleneceğini anlatıp durur. "Sen de markette benimle eğlenmek istiyor musun?" diye sorar küçük kıza. "İstiyorum!" diye yanıt verir küçük kız hevesle. (Burada, olayı dört yaşında bir çocuğun anlayacağı, bağ kuracağı seviyeye indirmek için "eğlence" -fun- sözcüğünü kullanıyor olsalar gerek. Biz bunu "iyi vakit geçirmek", "yapılan işten zevk almak" gibi düşünebiliriz.) Markete gittiklerinde, çocuk tahmin ettikleri reyondan geçerken yine aynı kriz yaşanır. Louise'in alışveriş arabası bu esnada yarıya kadar doludur. Louise kıza "Ben senin burada benimle birlikte eğlenmek istediğini sanıyordum. Eğer ikimiz de birlikte eğlenemeyeceksek, bu iş yürümüyor. Sen böyle davranınca market alışverişi benim için eğlenceli olmaktan çıkıyor," der. Alışveriş arabasını üzerinde çocukla birlikte kasaya sürer ve şaşkın kasiyere "Markete çocuğumla birlikte eğlenmek için geldim, ama çocuğum ikimizin de eğlenmesini istemiyor. O yüzden şimdi bu aldıklarımı size emanet edeceğim, çocuğumu eve bırakacağım ve alışveriş yaparak eğlenmek üzere tek başıma buraya geri döneceğim," cümlelerini kurar. Çocuğu arabayla eve getirir ve Thom Hartmann'a "Çocuğumuz markette her ikimizin de eğlenmesini istemedi. Ben markete dönüp alışveriş yaparak eğlenirken ona bakar mısın?" diye sorar. "Tabii," der Thom Hartmann, "Umarım çok eğlenirsin!" Louise neşeyle "Eğleneceğim!" der ve kapıdan çıkar. Çocuk tüm bunları şaşkınlıkla izlemiştir. Bu, çocukla markette yaşadıkları son kötü olay olur. 74 özgüven aşılamak Alfred Adler, çocuğa sadece olumlu ilgi gösterilmesi gerektiğini, çocuk olumsuz bir şey yaptığında en ideal davranışın bunu görmezden gelmek olduğunu, olumlu ilgi gören çocuğun zaten olumsuz ilgi çekmeye de çalışmayacağını savunur. Biz ise tam tersine, çocuk olumsuz bir şey yaptığında tepki veriyor, desteklenmesi gereken olumlu davranışlarına ise sessiz kalıyoruz. Olumlu ilginin bir çocuğu "şımartacağı", baştan yanlış bir düşünce. Nitekim bir çocuğa asla "fazla iyi" davranamazsınız; bizim anladığımız anlamda, bir çocuğu asla şımartamazsınız. Sağlıklı olan ise, çocuk olumlu bir şey yapsın yapmasın ona böyle ("good boy/girl" gibi) olumlu sıfatlarla özgüven aşılamak. 84 Korkulan şeyin gerçekleşmesi, çoğu zaman korkunun kendisi kadar kötü, yıpratıcı değildir. 95 Çocukların, kendilerine bir şey "öğretildiği" hissi olmadan öğrenmelerinin doğalarına çok daha uygun olduğu, çok daha iyi sonuçlar verdiği, Montessori okullarının ispatı. 107 Mutluluğunu bir başkasına bağlamak, mutsuz olmaktır. 152 Gerçek affetme, bir şeyi mazur görmeye çalışarak olmaz. Gerçek hislerimizle yüzleşemedikçe ve acımızı bütün yönleriyle görüp kabul edemedikçe bize o acıyı çektirenleri de gerçekten affedemeyiz. 200 Haksızlığa uğradığımızda bunu birine gösterme/ anlatma ihtiyacımız, karşınızdakinden "Evet, sen haklısın. Haksızlığa uğramışsın. Burada sana yapılan şey yanlış," cümlelerini duymaya bu kadar derinden ihtiyacımız, kökünü çocukluktaki bu "haksızlığa uğrama ve haksızlık karşısında tamamen yapayalnız bırakılma" durumumuzdan alır. 227 Toplum ne kadar suçluysa, günah keçisi yaratmakta o kadar ustadır. 236 Aileden biri gibi davrandığınız, dışlamadığınız, bulunduğunuz yerden "karşı" tarafa almadığınız, üzerinde baskı kurmadığınız, hiyerarşi dayatmadığınız, hislerini anladığınız, onu kendi dili içinde anladığınız çocuk, neden yalan söylesin? 237 "Samimi iletişim, doğrulara dayanır; insanlara kendi düşüncelerini ve duygularını anlatabilmeyi sağlar." diyor Alice Miller; 259 Alice Miller, "Başka birini memnun etmeye çalıştığımız sürece asla doğru şeyi yapamayız." 260 "Ana-babalar, kendi ana-babalarına gösterdikleri saygının aynısını çocuklarına da göstermeyi başarabilseler, o zaman çocuk, sahip olduğu yeteneklerini en iyi şekilde geliştirebilir." 281 insana zarar veren, onu hasta yapan geçirdiği üzücü olaylar değil, bu olaylar sırasında çektiği acıdan bahsedememesi, onu dile getirememesi, öfke, hiddet, üzüntü, çaresizlik gibi duyguları göstermesinin ve yaşanmasının yasak olması karşısında duyduğu ümitsizliktir. ... 296
·
98 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.