Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

263 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Nahid Sırrı Örik ve Nadide Romanı: Sultan Hamid Düşerken
" Nahid Sırrı, Balzac'ın 'Roman, büyük tarihsel figürlerin görülüşüne ancak ikinci derecede karakterler olarak katlanır' sözünün bilincindedir." Fethi Naci'nin
100 Soruda Türkiye'de Roman ve Toplumsal Değişme
100 Soruda Türkiye'de Roman ve Toplumsal Değişme
adlı eserinde geçen bu cümle beni yıllardır ertelediğim bu eseri okumaya heveslendirdi. Sonucunda ise beni ilk okumada kendisine hayran bırakan bir yazar ile tanışmış oldum. Yazar ve eseri hakkında okumalar yaptım. Heyecanım içime sığmadı. O yüzden biraz Nahit Sırrı'dan biraz da Abdülhamid Düşerken'den bahsetmek istedim. Kimdir Nahit Sırrı Örik ? Hukuk Mektebi hocası, Hasan Sırrı Bey'in oğlu olan Nahid Sırrı Örik, 1895'de İstanbul'da doğar. Beşiktaş'taki Âfitab-ı Maarif Rüşdiyesi'nde okur ve mezun olur. Sırayla bir İngiliz, bir Fransız Mektebine devam eder. Galatasaray Mekteb-i Sultani'sine girer. Ancak hiçbirini tamamlamaz. Bir müddet Mekteb-i Hukuk'un derslerine katılır ve burayı da yarım bırakır. I. Dünya Savaşı'nın ikinci yılında yurt dışına çıkarak Tiflis, Berlin, Paris, Viyana, Roma ve Kopenhag vd. Batı kentlerinde yaşayan Nahid Sırrı (1915), Cumhuriyet'in ilânından sonra 1928 yılında Türkiye'ye geri döner. Yurduna dönüşünden hemen sonra Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başlar. Ardından Ankara'ya yerleşir ve Millî Eğitim Bakanlığı'nda çevirmen olarak işe girer.1933 yılında Yaşar Nabi ile birlikte Varlık Dergisi'ni çıkarır. Babasının 1933'teki ölümünün ardından İstanbul'a döner. Ölümüne kadar çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yapmayı sürdüren Nahid Sırrı'nın Anadolu gezileri sırasında yazdığı makaleler de farklı dergi ve gazetelerde yayımlanır.18 Ocak 1960 tarihinde İstanbul'da ölür. Kitabî bilgiler bunu söylüyor. Benim Anladığım Nahid Sırrı Örik Kimdir? Zengin ve kültürlü bir ailede doğmuş; 4 yaşında iken anne ve babasının ayrılmasi ile ilk tramvasını yaşamış; döneminin en ünlü okullarına devam edip bir sebepten hiçbirine tutunamamış; kendiyle ve toplumla bir derdi olan; büyük ihtimal içinde yaşadığı topluma kendini ait hissetmediği için eski çocukluk günlerini ,yani Osmanlı'nın son yıllarını özleyen ve bu özlemi eserlerine yansıtan; çeşitli diller bilip çeşitli ülkelerde yaşayan; resim, müzik, mimari, tarih gibi bir çok alanda yetkin olan, edebiyatın hemen her alanında eser vermiş bir yazar. Onun yaşamıyla ilgili boşlukları anılarını yazdığı
Eski Zaman Kadınları Arasında
Eski Zaman Kadınları Arasında
adlı eserini okuyup doldurmak niyetindeyim. Peki böyle çok yönlü ve edebiyat araştırmacılarına göre başarılı olan bir yazar neden gölgede kalmış? Nahit Sırrı ile ilgili okuduğum kaynaklara göre bunun belli başlı üç nedeni olabileceğini gördüm. İlki, aynı zamanda okuru en yakından ilgilendireni yazarın ağır ve ağdalı bir dili olması. Eserlerini verdiği yıllara göre bu durum onu çağının gerisinde bırakmış. İkincisi, Osmanlı Devleti'ne ve kültürüne olan hayranlığı ve eserlerinde bunları irdelemesi, onun gerici zihniyetli olarak görülüp dışlanmasına yol açmış. Üçüncüsü, yazarın her ne kadar günlük hayatında ve eserlerinde bu durumu göze sokmaya çalışmasa da eşcinsel kimliğinden dolayı hor görülmesi ve sahiplenilmemesi. Hatta birçok yerde Yusuf Ziya Ortaç'ın onun hakkında yazdığı söylenen şu nahoş dizelere rastladım. "Kırıtarak gelirken uzaktan Nahid Sırrı Sanırım pantolonlu ceketli bir kız gelir" İkinci ve üçüncü sebebin kanıtlanması zor görünse de yazarın tanınmak ve okunmak için fazla destek bulamadığı görülüyor. Eserleri ne yaşarken ne de ölümünden sonra gereken ilgiyi bulmuş. Taki 1990'larda Selim İleri'nin yazarın tanınması için yaptığı çalışmalara kadar. Bir de roman yazmış Selim İleri Nahid Sırrı'nın kişiliğinden etkilenerek:
Cemil Şevket Bey, Aynalı Dolaba İki El Revolver
Cemil Şevket Bey, Aynalı Dolaba İki El Revolver
Biraz da okuduğum eserden bahsetmek isterim: İlk baskısı Kanaat Yayınları tarafından 1957'de Sultan Hamid düşerken adıyla çıkmış. İkinci baskı Sander Yayınları tarafından 1976'da Abdülhamit Düşerken adıyla çıkmış. Ben bu baskıyı okudum. Eserin dili sadeleştirilmiş bu baskıda. Ama diyaloglar olduğu gibi korunmuş. Bu durum çok iyi olmuş kişiliklerin de korunması adına. Eser, uzun yıllar baskı yapmamış, günümüzde Oğlak Yayınları tarafından basılıyor ve tekrar Sultan Hamid Düşerken adını almış. Roman, ayrıca 1976 yılında Kemal Bekir tarafından "Düşüş" adıyla tiyatroya, 2002'de Ziya Öztan tarafından "Abdülhamit Düşerken" adıyla filme uyarlanmış. (Filmi de çok sevdim) Eser, zaman dilimi olarak İkinci Meşrutiyet'in ilanından hemen önce başlayıp 31 Mart Vakası'ndan sonraki günleri kapsıyor. Yaklaşık 9-10 ay. Ama ülkenin kaderi adına öyle hızlı değişimler oluyor ki o kısa süre, sanki çok uzun bir zaman gibi geliyor okura. Başdöndürücü ve sürükleyici bir hava var. Yalnız biz bunları, Babiâli'den ya da Saray'dan daha çok Boğaziçi'ndeki muhteşem bir yalıdan takip ediyoruz. Merkez mekan burası. Eser, karakter açısından epey zengin. Paşalar, Beyler ordusu var bir gelip bir kaybolan... İttihat ve Terakkiciler , Abdülhamid yanlıları... Makamlar bir dolup bir boşalıyor, hiç kimseye acımıyor tarih. Kimi kaynaklarda üç ana karakter, Mehmet Şehabettin Paşa, kızı Nimet Hanım ve Şefik Bey hariç diğer kahramanlar gerçekten yaşayan kişiler olduğundan bahsediliyordu. Şehabettin Paşa, 80 yaşlarında, bütün ömrünü saraya hizmet ederek geçirmiş, rüşvetle servetini büyütmüş ve hâlâ koltuk derdinde. Osmanlı'da çöküşün bir yüzü... Şefik Bey, başta İttihatçıların önde gelenlerinden, sonra aşk ve mevki uğruna satanlarından. Toy, bilgisiz ve dönek... Çöküşün diğer yüzü... Her ne kadar muhteşem bir fon oluştursa da benim dikkatimi çeken bu bu iki adam ya da diğer paşalar, beyler ordusu değil Nimet ve annesi İzzet Hanımefendiydi. Bu iki kadın o dönemdeki "kadın" rolleriyle, cinsellikleriyle, şımarıklıklarıyla, zaaflarıyla çok güzel resmedilmişlerdi. Nimet'teki o ne tutku, o ne hırs! Neredeyse Abdülhamid'e gidip " Bu paşaların hiçbirisi işe yaramıyor, beni koyun yerlerine" diyecek. Babasının tek evladı, çok iyi eğitimler almış, küçük yaştan beri siyaseti takip etmiş, her gün çıkan bütün gazeteleri okuyor. Ama o dönem için bu kadarı da fazla geldi bana. Nimet'in kafasında bizi gezdirirken, "romantik değil gerçekçi olduğunu" söyletiyor Nahid Sırrı. Bütün kararlarını da bu yönde verdiriyor. Güce tapıyor Nimet. Bunda annesinin rolü de mühim bana göre. Annesi eski bir cariye, cahil ve sahtekar onun gözünde. Ayrıca çocukluğunda beri evin kahyasıyla ilişkisi var. Bu yüzden neredeyse tiksiniyor annesinden. Annesinin yüzünden bütün kadınları küçümsediğini ve babası sayesinde erkekliğe heves ettiğini görüyoruz. Yetkin eleştirmenlerimizden Hilmi Yavuz Nimet için şöyle demiş: "Nahid Sırrı Örik, statik kuralları belirlenmiş somut bir tarihsel dönemden dinamik ve sürekli olarak değişen somut bir tarihsel döneme geçişi Nimet'in bireysel tarihiyle değerlendirir. İki meşrutiyet arası dönemde sıradan, alelade ve herhangi bir paşa kızı olan Nimet, bu devingen somut tarih içinde akılalmaz derecede hırslı bir Balzac ya da Dostoyevski tipine dönüşüyor." Bu yorum Nimet'in nasıl farklı bir karakter olduğunu tanımlamak açısından hoşuma gitti. Yazarla ilgili okuduğum çalışmalarda değinilmemiş pek ama mizahi bir taraf da vardı bu romanda. Özellikle İzzet Hanım'ın sahtekarlığı, cahilliği, cahillere özgü oyunları, iç hesaplaşmaları mizahi bir dil ile verilmisti. O kısımları okumak da ayrıca hoşuma gitti. Aynı mizahi tavırdan Şehabettin Paşa'nın emretmeye alışmış hastalıklı kafası da payını almaktaydı. Yazarın ayrı bir özen gösterdiği belli olan Şefik Bey ise uzun uzun incelenmesi gereken apayrı bir karakter. Romana adını vermesine rağmen Abdülhamit bu eserde başkahramanlardan biri değil. Eserin bir başında bir de sonlarında görülüyor sadece. Daha sonra sadece "varlığını" hissediyoruz. Bu durum da romanın genel havası için güzeldi. Yani incelememin başında belirttiğim cümleye uyuyor. Birçok eleştirmenin belirttiği gibi yazarın Abdülhamit sevgisi fark ediliyor satır aralarında. Sonuç olarak ben bu eseri bütün kusurları ve başarılarıyla , hem karakterleri için hem de tarihi resmetme şekli için çok sevdim ve meraklılarına tavsiye ederim. Özellikle tarihi roman ve dönem romanı sevenler ıskalamamalı.
Abdülhamit Düşerken
Abdülhamit DüşerkenNahid Sırrı Örik · Sander Yayınları · 1976388 okunma
··
2.320 görüntüleme
Gönül. okurunun profil resmi
"Ağdalı diline rağmen bu romanı çok severek okumuştum. Daha önce okuduğum tarihi romanlardan çok farklıydı. Ne şan­lı bir tarih dile getiriliyordu ne de Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemi yerin dibine batırılıyordu. Romancı serinkanlı, hatta hayli mesafeli bir anlatımla II. Abdülhamid dönemini ve hemen sonrasını, sanki bugünmüşçesine yansıtıyor, geçip gitmiş zamanı yeniden kurguluyordu."
Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu
Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu
Neşe okurunun profil resmi
Senin incelemelerini çok seviyorum. Her defasında okuduğuma değiyor. Okuduğun eseri tanıtımın ve yorumlaman tam kararında oluyor ki, bu da bizlerde kitabı okuma isteği uyandırıyor. Benim de okumak istediğim bu esere, güzel incelemenle hazırlık yapmış oldum. Hem okuma yelpazemize yaptığın katkı, hem de güzel incelemelerin için teşekkürler Bilge. Ellerin dert görmesin. 🌸😍
Gönül. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim⚘⚘Nahit Sırrı keşfedilmeyi bekliyor geciktirme, derim:)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.