Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

432 syf.
10/10 puan verdi
"Doğmak ve ölmek kolaydı. Zor olan hayatın kendisiydi"
'' Kendi gemine kaptanlık edemiyorsan, hangi yanlış limana vardığına şaşırmamalısın. '' Kitapta en sevdiğim bana en çok dokunan alıntılardan biri. Bazen bir cümle sizin ne hissettiğinizi anlatmaya fazlasıyla yeter. Kitaplar bittikten sonra en sevdiğim kısımlardan biri inceleme kısmı. Bu kısım bende biraz ağlama duvarı etkisi yaratıyor ama insan yazdıkça, içinde birikenleri döktükçe bir rahatlama hissi duyuyor. Bu yüzden bazı kitaplara inceleme yapmadan geçmek istemiyorum. En azından hem kitaba, hem de kitabın bende uyandırdığı duyguları az çok aktarabilsem bir kişi de bile okuduğum kitabı okuma hissi uyandırabilirsem ne mutlu bana. Bana bu aralar çok şey dokunuyor. Belki kitabı okuduktan sonra senin bu yazdıklarınla kitabın ne alakası var da diyebilirsiniz ama beni en çok etkileyen alıntıya dair bir şeyler yazmadan geçsem içimde kalırdı. Hayatta birçok şey içimizde kalıyor, tam söyleyecekken büyüyor büyüyor dışarı çıkartmaya gücümüz de yetmiyor. Bazen çaresiz, bazen mutsuz, bazen hüzünlü de hissetsek mutlu olma, kendimizi mutluymuşuz gibi kandırmak bizi üzen konular kadar uzun süreli olmuyor. Bu yüzden bizim en büyük destekçimiz, bizi bize anlatan, bizi rahatlatan, alıp başka dünyalara götüren eşsiz kitaplar. İyi ki kitaplar var. Hayatta en zevk aldığım şey kitaplara sığınmak. Herkesin bir şeylere tutunmaya ihtiyacı var. Bu durumda elimiz hep boş kaldığından, içimizi ısıtacak, bizi avutacak, bizi başka bir aleme sokacak kitaplara ihtiyacımız çok fazla. Gemi kaptanı olarak yola çıksak da rotayı yanlış çizmemiz bizi hiçbir limana ulaştırmıyor maalesef. Yolda aklımıza geliyor yanlış rota çizdiğimiz. Sonra en azından yola çıktık diye avutuyoruz kendimizi. Hayat avuntularla geçiyor zor da olsa. Bizim yaptığımız yanlışlar zor olan hayatı daha da çekilmez bir hale sokuyor ama gemideyiz sonuçta güverteye bir çıkıp o denizin kokusunu içimize çektiğimizde biraz olsun hayatta var olduğumuzu ve her şeye rağmen geminin ilerlediğini biliyoruz. Limanlar hep dolu olduğundan, gidecek bir limanız yok. Gemi batana ya da karaya oturana kadar gidebildiğimiz yere kadar gitmeye çalışalım. Müsait bir yer bulsam kaptanlığı falan bırakır inerim ama müsait bir yer yok. Artık ne bir limana yanaşma isteğim ne de gücüm var. Gemi batana kadar fırtınaya da, doluya da katlanacağız mecbur. Belki güneşin doğduğu içimizi ısıtan bir an olur belki gemiyi batırmadan... İçimde kalan duyguları biraz olsun anlatıp rahatladıktan sonra artık bu harika kitaba geçebilirim. Kral Alobar'ın Ölümsüzlük Arayışı ve Kudra'nın Parfümle Dansı. Yazarın okuduğum ilk kitabı ama bu kitaptan son olmayacağına adım kadar eminim. Harika bir anlatım tarzıyla dört yüz küsür sayfa nasıl bitiyor anlamıyorsunuz. Müthiş bir kurgu, harika betimlemeler, enfes benzetmeler. Kitap okurken öyle bir akıyor ki, sizi içine öyle bir hapsediyor ki çok farklı dünyaların kapılarını okuyucuya ardına kadar açıyor. Kokuyu takip ediyorsunuz. Koku alma duyusunun ne kadar önemli olduğunu daha net anlamış oldum . Ne olacak, bu anlattığını nereye bağlayacak, kitabın sonunda nasıl bir son bizi bekliyor bu hisleri kitabın başından sonuna kadar hissedeceksiniz. Bin yıl öncesinden başlayıp, günümüze kadar sürüklüyor peşinde. Bu tarz bir kitaba her zaman denk gelmek kolay değil. Ben okurken çok keyif aldım. Aklınıza bir sürü soru takılıyor, birçok konuyu aynı kitapta çok farklı bir anlatım tarzıyla beraber görebiliyorsunuz. Çok farklı zaman dilimleri, parfümün oluşumuna dair bilgiler, siyaset, cinsellik, şehvet, aşk... Bütün bunları öyle güzel harmanlamış , öyle güzel sunmuş ki bunu buraya bu şekilde nasıl bağladı acaba diye insanda hayranlık uyandırıyor. İlk başta bölümler ayrı ayrı farkı hissediyorsunuz zaman diliminde ama kitap ilerledikçe öyle bir noktaya geliyor ki birbirine çok uzak zaman dilimleri birbirinin içine girip öyle devam ediyor. Cinselliği anlatım tarzı aşkla bütünleştirici bir hale sokması, politikanın yararsızlığı ve değişmezliği, Tanrılar, eski inanışlar, günümüze kadar gelen süre içinde eski kabilelerden o kadar da fazla ileri gidemediğimiz gerçeği .. En azından düşünce olarak. Bazı şeyler hiç değişmiyor. Kitabın içeriğine dair daha fazla bilgi vermenin gerekli olmadığını düşünüyorum. Parçalar bütünü oluşturuyor. Bir parçayı söylemiş olsam gizem bozulabilir. Okuduğunuzda daha net fark edeceksiniz. Kitapta yine beğendiğim alıntıları buraya yazmak istiyorum. En başta paylaştığım alıntıyı kitabı okumadan görsem, kitabı mutlaka okurdum. Belki sizin de ilginizi çeken bir alıntı kitabı okumanıza sebep olabilir, okuma hissi uyandırabilir. ''Her konuda durum aynı. İnsanları, amaçlarını, fikirlerini bile standardize ediyoruz. Her şey sahteleşti.'' ''Hayır, dostlarım, beni rahatsız eden… özgün yaşantının yokluğu. Her şey o kadar sahte ki. Her şey yapay, sentetik, sulanmış ve standardize olmuş.'' ''Alobar, “İnsan sonsuzluğa kadar yaşayacaksa, kalbiyle yaşamalı,” dedi.'' ''Doğduğumuz zaman bir rüya çorbasının içinden çıkarız. Öldüğümüzde rüya çorbasına gerisin geri batarız. İki çorbanın arasında, geçilecek kuru bir alan vardır. Hayat, bir sevkiyattır.'' ''Biliyor musun, babam da derdi ki, hayat zaten zor, bir de üstelik sonunda ölüyorsun.'' ''Aşk, fizik kanunlarına meydan okur, hayatım. Ya da daha doğrusu, alışkanlıkları bozar.'' ''İnsan kendini ölüme programlar. Daha ilk soluğumuzu alırken, son soluğu beklemesini öğretirler bize. Eğer insanı başka şey öldürmezse, bu telkin yeter öldürmeye.'' “Ölüm herkesin çorbasındaki sinektir." Bu kadar alıntı yeterli diye düşünüyorum. Size de dokunacak bir alıntıya mutlaka denk gelirsiniz. Esas meseleye gelirsek benim aklıma takılan soru şu: Böyle bir dünyada ölümsüz olmayı ister miydiniz? İncelemeyi en beğendiğim alıntılardan bir diğeriyle bitiriyim... ''..insanoğlu sokaklara beton dökse de, binalar dikse de, doğadan yine tam anlamıyla kurtulamıyordu.'' Doğayla savaş halinde olmaya devam edersek, ölmeden cehennemi yaşamaya devam edeceğiz. Kitaplarla ve mümkünse sevgiyle kalın. Zahmet edip okuyanlara çok teşekkür ediyorum şimdiden. Geminiz yoldaysa limana varması pek önemli değil... Limanlar hep kalabalık, sakin bir kıyıya varmalı...
Parfümün Dansı
Parfümün DansıTom Robbins · Ayrıntı Yayınları · 20195,2bin okunma
··
4.631 görüntüleme
Lina okurunun profil resmi
bu yorumdan sonra kesinlikle okunacak
Turan okurunun profil resmi
Ben çok keyif aldım okurken, umarım siz de beğenirsiniz 🙏
emine okurunun profil resmi
Wawwww👏👏👏İncelemeyi okuduktan sonra, kitabı okurken hiçbir şey atlamamış olduğuma sevindim.O kadar güzel yerlerde nokta atışı yapmışsınız ki👌👌 Kaleminize sağlık..Şunuda söylemeden geçmek istemiyorum, kaptan kendinden emin olduktan sonra o gemi kendine liman bulur..Karaya oturmaya yada fırtınaya hiç gerek yok..Umut her daim içimizde 😉
Turan okurunun profil resmi
Umut hep var tabi nefes alıp verme işi bitine kadar 🤗😊 çok teşekkür ederim. Beğendine sevindim🌼🙏 kısaltarak ancak bu kadar oldu gizemi bozmak istemedim👌😊
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.