Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bu kısmı bölmek istemedim ve uzunca alıntıladım.
Mevlâna'nın "Yıldızdan geç Yunus, artık güneşe bak!" sözüyle çarpıldığımdan bu yana üç ay geçti. Düşündükçe koca Pîr'in yıldızımı güneşe katıp yürümemi istediğinden emin oluyorum. Güneşe bakanın yıldızı görmeyeceği aşikardı. Bu, yıldızın kaybolduğu anlamına mı gelirdi? Belki de asıl mesele buydu. Güneş doğunca yıldızlar görünmüyordu ama kayıp da olmuyorlardı. Gözümüzdeki görme melekesinin boyutunu değiştirebilsek, belki yıldızları gündüz de görebilirdik. Yani onlar her zamanki yerlerinde duruyorlardı. Mesele yalancı aydınlıklardan kurtulmaktaydı; şüphelerden yani. Kalbime güneş ışığı vurduğu zaman bile yıldızımın yine orada durduğundan emin oldum. Yıldız ile güneşi rakip görmediğim sürece yıldızımı güneşte gizleyebilirdim. Güneş, yıldızları kuşatan bir güce sahipti ve Sitare dahil bütün yıldızlara şavkıması vardı. Galiba Mevlana bana Sitare'den geçip güneşe yönelmenin, Sitare'ye ihanet olmadığını anlatmaya çalışmıştı da ben bu sırrı kavramak yerine densizlik etmiş, Mesnevi hakkın da söz söyleme cesaretinde bulunmuştum!.. lik ve son, bütün ilimleri bildiği halde ümmi olmaktan gocunmayan kainatın efendisi, varlığın tek iftihar kaynağı Hz. Muhammed'in ümmeti olup, üstelik de kendinden geçme kastıyla dervişlik iddiasındayken, koskoca bir medeniyet kitabı için bilgiçlik taslayarak söz sarf etmiştim. Kaç zamandır içimin daralması bundan olmalı. Dergâhta, dağlarda, gece yatarken ve gündüz çalışırken hep aklıma takılıyor ve ruhumda düğümler oluşuyor. Larende'den döndüğüm vakit olanları Tapduk Sultan'ıma anlattım. Gösterdiği iltifatı, sorduğu soruyu ve küstahça verdiğim cevabı bir bir saydım. İçimdeki pişmanlığı da tabii. Yalnızca tebessüm etti, eliyle sakalını sıvazladı, sanki görmek ister gibi gözkapaklarını ovuşturdu ve sükuta vardı. İstedim: "Efendim, rehberim olun, bu mahcubiyetten kurtulayım." "Bu ilm-i zahirdir; seni halka rüsva eder Yunus. Bundan böyle odun toplamaya giderken dünyadan gitmiş gibi git. Uyu, uyurken de uyanık ol, katıksız uyuyan kişinin ne gördüğü işe yarar; ne söylediği. Oysa uyuduğunu sanan kişi uyanıktır. O burada olsaydı sana 'Aradığını başkasında değil kendinde ara!' derdi şüphesiz. Yıldızı da, güneşi de kendinde ara. Yıldızı hissettiğinde güneşe yürü! Her ne ki vuku bulur, sendendir. Yalnız güzellikler değil çirkinlikler de sendendir. Bundan böyle her ne ki hatadır, sebebini kendinde ara ve haddi aşma" "Hadden aşılmayacağını iyi bilirim sultanım, iyi bilirim." "İyi mi bilirsin? Bilmeyi hâlâ ne diye sayıklarsın Yunus, bildiğini unutmadın mı hâlâ!.. Bildim dediğini unuttuğunu, bilmek için kendini boşalttığını zannederdim ben. Bilmemeyi bilsen, güneşi bilesin diye yıldızı tanıdığını bilirdin. Bilmek yolunda yaya mı kaldın Yunus?!. Evladım!.." "?!.." O günden sonra dağa taşa, kurda kuşa yeniden bilmezlik nazanyla baktım. Çok zor oldu, ama bu sefer başardım. Hiç akıl yürütmedim, hiç kendi nefsime güvenmedim. Gitgide bilmezliğin ne huzurlu bir dünya olduğunu anlamaya başladım.
Yunus Emre:
·
5 görüntüleme
Mahcup okurunun profil resmi
Asıl bilinmesi gerekenin Allah olduğunu kavradım. Hakikat bilgisi karşısında benim bildiğimin yalnızca bir vehim, var zannettiğiminse yalnızca bir hayal olduğunu keşfettim. Bu sayede kendimden vazgeçmiş, kendimi unutmuş, kendimi kaybetmiş idim. Bunun bir merhale olduğunu ise çok daha sonra keşfettim ve güneşe bakınca yıldızımı görebileceğimden şüphe duymayarak yaşamaya başladım. Yıldızımı güneş ile değişmemiş, bilakis güneşin cezbesinde yıldızımdan ışık almıştım. Muhtemelen Mecnun da Leyla'dan Mevla'ya yükselirken böyle olmuştu. Yunus Emre
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.