Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

590 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
bülbül ve gül
BÜLBÜLÜN KIRK ŞARKISI / İSKENDERE PALA (KİTAP İNCELEMESİ) Pandemiden önceki dünyalık telaşlarımı düşününce beni kitaplarla tekrar hemhal eden bu süreçte ‘’dünyanın dışı gaflet, içi ibretmiş’’ meğer dedirten bu kitabı; beş yıl önce birinin tavsiyesi üzerine emanet alıp okumuş, emanet diye şöyle içime sinesi çize çize okuyamadığım için( o gün de en az bugünkü gibi çok etkileyici bulmuşum demek ki) kendime de almış, ‘’nasılsa okurum’’ diye kitaplığıma yerleştirmiştim. Aradan tam 5 yıl geçmiş. Nasılsa okurum dediklerime en değeni imiş meğer. Vaktini bekliyormuş… Ne çok öfke, ne çok acı biriktirmiştim yüreğimde. Son günlerde ölümler peş peşe geliyor, sevdiklerimi birer birer alıyordu. Yıllardır uykusuz gecelerimin tek sırdaşı kitaplarım, kelamımın yoldaşı kalemim olmuştu zaten. Bolca ilham , bolca yeni kelime, bolca alıntı, bolca yazı, bolca şiir demektir böyle kitaplar. Gam lokması dizildi boğazımda eğleşir, Dilim şekva ettikçe cefam büyür devleşir. Beytini yazınca kalemim işte dedim…işte aradığımı buldum. içinde ’gitme’ lerin, ’ağlama’ ların geçtiği tüm şarkı türkülere ağlarken bulurdum kendimi. Meğer ’al sana ağlama ’ diyecek bir sır saklı imiş bu kitapta. Taif satırlarını okurken ilhamım bana imtihanın sırrını haykırıyordu adeta. Efendimizin sükunu ve sabrında. İmtihan sırrı bu çırpınma boşa, Gül kokulu tacolan taş yedi başa. Beytimi yazarken kitabın yazarının ancak aşk avaresi dediği bülbülün vird ile zikrinde gönüllerin zinde kaldığını fark ettim. ‘’gönüller ancak Allah’ı anmakla mütmain olur’’ biliyorduk, biliyorduk bilmesine de.. meğer bu kitapta Gül’ü için kırk şarkı söylemeye dostu İbrahim’e söz veren Bülbül, kırk birinci şarkıyı Peygamberimizin ümmetine bıraktığını fısıldamış kulaklarımıza. Bülbülü her duyan bilsin ki Gül’ ün şarkısını dinliyor,diyor yazar. İtiraf etmeliyim ki İskerder Pala’ nın kitapları ile edebiyat aşkım depreşiyor. Oysa ulaşılabilir hayaller bi0e kurmayalı epey oldu. Keşke diyorum keşke, daha genç olsaydım da İskender Pala’ya öğrenci dursaydım. Şimdiki aklımla onu dinleseydim üniversitede. Bismillah dedim başladım. Cahiliye devrinin görmez, işitmez putlarına tapanların hallerini okudukça ne kalemim susuyordu ne de kalbim. Yalnız iki hece var dudaklarımda İlah! Nasibimi artırsın, lütfetsin Yüce Allah. Çöl hikayeleri okudukça susuzluğum kavurdu gün be gün dimağımı. Onlar susadıkça suyu unutmuşluğum aklıma geldi. Ne kana kana içebildim suyu, ne tıka basa duyurabildim karnımı. Bilmediğim, üzerinde düşünmediğim ne çok şey varmış meğer. Ve işte bu usluba hasretmişim. Bülbül boşuna o bülbül olmamış meğer. Klasik siyer kitaplarının dışında, bilgiden çok gönül fethetmeye, gerçekleri kalben ve aklen idrak etmeye adanmış bir kitap. Vuslat gülünün hasret dikenleriyle karıldığı bir kitap bu. Kinin, nefretin, hasametin, şirkin, küfrün üzerine değil, Sevginin, nezaketin, dostluğun, zerafetin, fikrin, zikrin, sabrın üzerine şiirler, yazılar yazdıran bir kitap. Dilde şeker şerbet var sanki gönül avcısı, Bir an bakıp lep dese kalbe vurur sancısı... beytimi yazarken Güllerin Gülü’nü hatırlatan bir kitap. İsraf edilen insanlık kıvama geldi seninle diyor, yazar. Dünya ile ahiret arasında bir perde, ezel ile ebed arasında bir muhabbeti başlatırken miraç bahsinde kilitleniyorsunuz fezadaki yolculuğa… Mirac’ da Bülbül aşık, gül ise maşuk. Kim kime aşık Bu Bülbül’ ü ömür boyu dinleyebilirim dedim. Gönlümdeki imana ışık bir zamanlar Necip Fazııl’ın çilesi(Çile şiir kitabı) olmuştu, şimdi Bülbülün çilesi oturuyor o tahtta. Gülizarıma (imanıma) Çile(Necip Fazıl1991) ile ışık olduğu günden bu yana, ilk kez Bülbül gibi aşık gösterdi İskender Pala bana.(2020) Gelen kalmaz, giden gelmez nefis atına binmişse kişi Bilir, görür de istemez , Nasipsizse kalp işlemez. Ad, Semutla, Nemrut gitti O diledi tuz buz etti… Satırları imdadıma yetti. Sildim gözyaşlarımı, bindim sabır trenine. Coşkulu ve sürükleyici bir anlatım tarzı vardı hayran olduğum kalemine. Efendimiz’in ilk tebliğini hısım akrabasına yaparken Gülümü bir tarifi var ki ilham perileri dur durak bilmiyordu. Anladım ki insanlar yaşadıkça deneyim kazanıyor, kazandıkça (manevi kazanç) yalnızlaşıyor, okudukça zenginleşiyordu. Gülüm safa tepede davette ev sahibi Ebu Cehil şirkinde Gülüm ise habibi. Okuyanı bülbül eden bir kitap… Bülbülle yarışıyor tüm kev-nu mekan, tüm nebatat, tüm hayvanat. Bülbül o gün hiç susmadı. Hem sevinci hem hüznü yazdı satırlar. Göğe bakar gibi yere bakardı(tevazu) Hem inceden ince hem de vakardı Cem eyledi dostum binbir ümitle Ayetler okudu belki yakardı Kulaklar sağırdı; dil, küfür şirkte Ne yazık nasipsiz gönüller vardı. Bir çocuk tek başına gönlünü aldı, Ali artık ona hem dost, hem de yardı. Akılları mesafelere takılanlar için bu bir nasipsizlik meselesi diyor Miraç’a inanmayanlara. Hasan Basri’nin hayatını okumak istiyorsunuz …zira miracı ilk kez bizzat ona anlatmış Efendimiz. bir kitapta aradığım en önemli unsurdur başka kitapları da okuma iştiyakı uyandırması.. Hasan Basri en kısa zamanda okunmalı dip notu düşüyorum satırlara. Efendimiz miracda Maşuk’unu görmüş iken ümmeti için geri dönmesi ayrı bir yücelikmiş meğer. o ümmet ki bazıları tam teslimiyet bayrağını taşıyor, bazıları dilemmada. Onlar dilemmada can çekişirken kalemim yine yazıyor en çok da zaman zaman haddini aşan kendi nefsime hitap ediyor. Dilemma Ne kadar inansan da ikrar ister dil amma Akıl nefse uyarsa ruhu sarar dilemma. ‘’Bir gülün etrafı dikendir hardır, bülbül gül elinden ah ile zardır’’türküsüne hadi gel de ağlama… Bülbül Safa tepesindeki davette davetsiz gelene(ebu Cehil) öykünürken sanki yüzyıllar sonraki ümmetin halini görür gibi. İslam barış sevgi esenlik dini olmalıydı. Onlar gül alıp gül satmaya ,gül kokmaya devam edeceklerdi kuşkusuz. Onlar tebliğe koştukça ferahlıyor yürek. Ümmü Erkam’ın evi doldukça doluyor, gönüller inşirah buluyordu. Ah birde Kabe haremine küçük Fatıma’nın gözü önünde yaşanan işkembe hadisesi ve itilmeler, kakılmalar olmasaydı….Bir hüzün dağı gelip oturuyor yüreğinize… işte tam da o satırlar Fatma ananın eli olmak istiyorsunuz. Babasının başındaki tozları, toprakları silen mimik bir kız çocuğunun eli…gözyaşları babasının tozlu yüzüne karışmış, kafir ile mümin ayrışmış…’Ağlama’ diyor O yine. Ağlama! Allah babanın yanındadır. Onu koruyacaktır. Bize de, ümmetine de diyor mudur ağlamayın diye…’ ağlama’ sözü geçen tüm şarkılarım hükmünü kaybediyor yüreğimde bir tek bu 2ağlama’ kalıyor. Ümmetin ağlıyor ya Muhammed diye haykırası geliyor insanın. Yer gök arş hiçbir satırda böyle dile gelmemiş gibi geldi bana… Tarümar gönüllerin tabibisin sen gülüm, Rabbimin en sevdiği habibisin sen gülüm. Ebedi cömertliğin denizisin sen gülüm Nebilerin yüz akı temizisin sen gülüm. Ümmetim gökteki yıldızlar gibidir demiştin ya hani … yıldızlar eskisi kadar parlak gözükmüyor sayfa 453,468 arasındaki Hz.Aişe validemize atılan iftirayı anlatırken. Anlıyorum ki iffetli kadınlara çamur atanlar, kendi yaptıkları hataları gölgede bırakacak bir perde aramaktalar. Rabbim islah eyleye… Bir varmış bir yokmuşta hasret kaldık gülüme, Gül kokusu alanlar güler gitti ölüme. ... Gül hasreti çekmekte şimdi savaşan kalpler Şeytan ve nefis başta makam mevkiyle harpler. Bülbül ile bülbül oluyor, tekrar tekrar aşık oluyorsunuz güle. Emin olun bülbül de titriyor bu kitaptaki ünlü şair Kab’ın Bürde Kasidesini okuduğu satırlarda iman etmişliğine şahit olurken. Okurken bir çok bilgi edinebildiğim, ne kadar çok şey bilmediğimi bildiğim ve ne kadar çok okunacak kitap var daha dediğim bir kitap oldu. Okunduktan sonra altı çizilen satırların çokluğu, kenarına iliştirilen notlar, şiirler, beyitler, sözler ve kelime anlamlarını görenler yıllar sonra kitabı ellerine alsalar, bir de gül dekorlu kapağa baksalar! Şu hoyratça çizilen satırlara!!!; tarümar edilmiş bir gül bahçesi diye içlerinde geçirebilirler. Bilmezler ki o gülizarı adım adım içime kokusunu çeke çeke gezdim. Gönlümün Gülünü derdim. Gülümü derdim. Küfürle mücadelede Ebu Cehil’e doğru şimşek gibi giden iki okun sahipleri adaşlar gibi seviyor muydum acaba Peygamberimi? Dedirtecek kadar yüce gönülle yazılmış bir kitap. Sevmek bir şey, ama sevgiliye küfredene tahammülsüzlük çok şey demektir i öğreniyoruz her mücadelede. işte bu çok şeylerin peşine düşen,düşüren bir kitap bu. Peygamberimizin doğumundan önceki Arap kabilelerinin zelillerden de zelil hayatını resmederek başlıyor… Hz. İbrahim’in insanlık özlemini Bülbüle aktarışıyla selamlıyor kitap sizi.(557) henüz gül açmamış.( kitabın yazılma sebebi ’ ’gönül yusuf istiyor’ bahsinde.) O gülün açmasına sen şahit olursan söz ver bana kırk şarkı söyle ona. Söz diyor bülbül söz. O günden geliyor bülbülün namı. O günden kalan destanlaşmış aşk bu bülbülün güle aşkı… hiçbir şairin tarif edemediğini duyuyor, hissediyor, o yüzden sesi güzel bülbülün.… gönülleri fethedene mestini haykırıyor. Fuzûlî in Su Kasidesi düşüyor dipnotlarıma... Sonra bitiyor ve diyorsunuz ki, terazinin bir kefesine şimdiye dek tüm okuduklarımı koysam bir bu kitap etmez. Yazar da öyle diyor zaten. Tüm çalışmalarımı, tüm kariyerimi bu kitabı yazmak için yapmışım meğer. Gelinlik kız çeyizi gibi. Ahirete götürülecek bir kitap . Denilebilir ki İskender Pala ötelerin azığını hazırlamış. Yalnızca bir aşkın heyecanı içinde yaşanacak hayat, yalnızca Peygamber aşkıyla anlam kazanan hayatlar anlatılıyor. Zirve üstü teslimiyetlerin, çocuk Ali’den başlayarak; Efendimizin sunduğu manevi zenginliği babasının sunduğu zenginlğe tercih eden Mus’ablardan, vahiy geldiğine inanıyorum da vahyi gönderene gittiğine mi inanmayacağım diyen sadık dost Ebubekirlerden, bütün varını yoğunu yoluna harcayan yoldaş, sırdaş Haticelerden, Aişelerden, gözbebeği Fatımalardan gönüllere sürur eden hayatlar. İyi ki okumuşum. Allah yazanından razı olsun. Bu kitap öte dünyada imanının şahidi olsun. Tüm kalem ve kelam ehline Rabbim böyle azık nasip etsin. Ülkü Kara 05.12.2020 Not: yazıya serpiştirilmiş tüm şiirler bu kitabı okurken yazdığım şiirler olup, şahsıma aittir. İzin alınmadan kullanılamaz.
Bülbülün Kırk Şarkısı
Bülbülün Kırk Şarkısıİskender Pala · Kapı Yayınları · 202010,4bin okunma
·
322 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.