MEVLANA'YI ANLAMAK
Hüseyin Hatemi
Sadece Mevlânâ'yı değil, Yunus Emre'yi, Şeyh Galib'i, Said-i Nursi'yi, Esrar Dede'yi de anlama konusunda çok gerilerdeyiz. Biraz Yahya Kemal'i anladığımızı sanıyoruz, onun da bestelenmiş şiirlerinden başkasını bildiğimiz yok. Bırakalım klasik şairleri, Karacaoğlan'ı bile unuttuk. "Biz o sevgilinin aşkının güneşinden zerrelere ayrıldık, zerre zerre olduk. Senin ciğerinde bu istek yoksa git uyu bari" diyen Mevlânâ, kendisini zerre kadar anlamadıkları hâlde cevherler yumurtlayanlara öğüt verir gibidir.
Böyle şahısların, tasavvuf, milliyetçilik ve tarihle ilgili yayınları "hiç yoktan iyi" değildir. Bunların "Hiç yok" olması, yazılmasından daha iyidir.
Mevlânâ kendisini yanlış anlayarak kınayanlara, şu cevabı gönderiyor:
Nebaşed ayb der nuri, k'ez û gafil buved kûri
Nebaşed ayb helva râ be ta'n-i şahs-ı safrâyi.
Bir körün nuru görmemesi, nur için bir eksiklik, kusur değildir. Safra mizaçlı birinin helvayı kötülemesinin de safra için kusur olmaması gibi.