Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

1088 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Özgür, adil, kuralsız ve Tanrısız bir dünya var olabilir mi?
Şaşırtıcı ve kışkırtıcı bir eser “Terra Nostra”. Bu bitmek bilmeyen 1088 sayfalık romanında hem mekanlar, hem de zamanlar hareketliyken bizi sanki gotik bir tablonun içinde seyahate çıkarıyor Fuentes ve kutsal kitapların -ki burada özellikle Katolik inancı- emrettiğini, kibir, şiddet, şehvet içeren sahneler eşliğinde sorguluyor. Kusurlu dünyamızda yapılan ibadetler ile ulaşılması hedeflenen mükemmel düzen, yani cennet, Fuentes’e göre “dehşetin habercisi”; zira Tanrı’ya ulaşmak iddiasıyla tutulan yol ardında ezilen yığınlar, yoksulluk, acı ve zulüm barındırıyor. Siyasi baskının, cinsel yasakların, hastalıkların ve tanrının olmadığı, sürekli yenilenen bir dünya hayal ediyor Fuentes; ama bir yandan bu fantastik dünyanın ulaşılmazlığını da tespit ediyor. Katolik inancı, teslis üçlemesi, Yunan ve Mısır mitolojileri, İsa dönemi Roma İmparatorluğu, Rönesans, Altın Çağ, mitler ve efsaneler bu romanın malzemeleri. Cervantes’ten, Decartes’tan ve özellikle Erasmus’un “Deliliğe Övgü”sünden önemli ölçüde etkilenmiş Fuentes. 16. yüzyılda İspanya Kralı II. Felipe’nin Madrid’e 45 kilometre mesafede, ataları ve kendisi için bir nekropol olarak yaptırdığı El Escorial sarayının inşasını merkeze alan roman bin yılın bitimine, yani 1999 yılına kadar uzanıyor. Romanın başında genç Felipe’nin 4 arkadaşı (kayıkçı Pedro, ilahiyat öğrencisi Ludovico, keşiş Simon ve köylü kızı Celestina) ile sohbetine konu olan mükemmel dünyanın var olup olamayacağı sorusu romanın ana konusu denebilir; ama belli ki Fuentes’in kafasında daha başka bir çok soru var cevabını aradığı. O yüzden roman Kraliyet’in tebaası üzerindeki sınırsız ve zalim gücü, sapkın ve yıkıcı Katolik inancı, dehşetengiz engizisyon korkusu ve Fuentes’in vatanı Meksika ve tüm güney Amerika’nın aynı dönem İspanyollarınca barbarca yağmalanmasının da üzerinde yükseliyor. “Eski Dünya”, “Yeni Dünya” ve “Diğer Dünya” adlı 3 alt bölümden oluşuyor roman. “Eski Dünya”da Felipe’nin ölüm kokan İspanya’sını, “Yeni Dünya”da salgın hastalıklar ve yıkımlarla yerle bir olmuş 1999 yılı İspanya’sını resmediyor Fuentes. “Diğer Dünya” ise; efsanelere göre kurtarıcı olması beklenen ama faydalarını göremediğimiz, sırtlarında haç işareti ve ayaklarında 6’şar parmakla ile doğan, birbirinin tıpatıp aynı üç gençten en akıllı olanının (diğerleri şaşkın şaşkın bakan bir budala ile sürekli önüne gelenle çiftleşen Don Juan) Güney Amerika’ya yaptığı fantastik seyahatin mekanı. Her mekanda aynı sorulara cevap arıyor kahramanımız: özgür, adil, kuralsız ve Tanrısız bir dünya var olabilir mi? "Hayalim bir kabusa dönüştü” diyor Tanrıyı ve Katolik inancını sorgulayan iyi niyetli ilahiyat öğrencisi Ludovico Felipe’ye. “İspanya'da olmasını arzu ettiğin düzen aynen Yeni İspanya'ya ta­şındı; aynı katı ve dikey hiyerarşi; aynı yönetim biçimi; güçlü ola­nın her türlü hakkı var ve hiçbir yükümlülüğü yok; zayıfların hiç­ bir hakkı yok ve her türlü yükümlülüğü var; beklenmedik konfor, iklim, soyların karışması, cezalandırılmayan adaletsizliğin baştan çıkartıcılığıyla zayıf düşmüş İspanyollarla dolu artık yeni dünya. . .” Bu sözler Fuentes’in gerçek niyetini ortaya koyuyor. Vatanının, Meksika’nın ve tüm Güney Amerika’nın İspanyollarca acımasızca yağmalanmasından nefreti o kadar büyük ki romanında dönemin kraliyet ailesini yerin dibine batırmaktan çekinmiyor Fuentes. II. Felipe gerçeğinden tamamıyla farklı; zayıf, mücadele ruhunu kaybetmiş ve ölümü bekler şekilde resmediliyor romanda. Derebeylik hakkı olarak yeni evlenen her gelinin zifaf gecesinde bekaretini bozmaktan zevk alan, saldıracak kadın bulamazsa hayvanlara bile saldıran sapık, pedofil bir baba ile kendini yaşarken ölüme mahkum etmiş yarı deli bir annenin frengili oğlu olan Senyor Felipe iktidarsız, aptal, kaypak, hasta bir adam. Gördüğümüz tek zeka belirtisi de, gençliğinde tanıştığı isyancı arkadaşlarını kalleşçe tuzağa düşürerek tahtı hakettiğini babasına ispatlaması. Karısı onu önüne gelenle aldatıyor, yardımcısı Guzman parmağında oynatıyor, halk huzursuz, yeni keşiflerle dünya değişiyor; ama Felipe kafayı ölülerle bozmuş, sarayından dışarı çıkmıyor. Velhasıl Fuentes sömürgeci İspanya için hissettiği nefreti Felipe ve soyunun üzerine kusuyor romanında… Belli ki onları kitabının ağırlığı ile gömmek ve sonsuza kadar susturmak istiyor. Meksika’nın en önemli yazarı sayılan ve bir dönem Meksika’nın Fransa büyükelçiliği görevinde de bulunan Fuentes “Bizim Dünyamız” anlamına gelen “Terra Nostra” ile Xavier Villaurrutia ve Romulo Gallegos ödüllerini kazanmış. Fuentes çok başarılı bir kalem, buna şüphe yok. Sinematografik bir dili var hatta. 1088 sayfalık bu dev romanda her bir sahneyi kelimeleri ile ince ince işliyor; -hikayede de önemli bir yer tutan- gotik tablolar gibi hiçbir boşluk bırakmadan kelimeleri ile tüm tuvali dolduruyor; öyle ki -yeterince sabırlı olup tüm detayları anlamaya zaman ayırırsanız- bir Rönesans dönemi tablosunu seyrediyormuş gibi hissediyorsunuz kendinizi. Ama beni rahatsız eden bir dili var Fuentes’in. Fazla hırçın, öfkeli, vahşi, cinsellik vurgulu ve şehvet dolu. Okuduğum ilk eseri Terra Nostra olduğundan bu genel tarzı mıdır, yoksa bu Ortaçağ romanına özgü müdür bilmiyorum; ama bu hırslı üsluptan hoşlanamadım. Noktasız paragrafları, delicesine uzun yazılmış pasajları ve birbiri içine geçen olay örgüsü ile metni takip etmek ise gerçekten çok ama çok zor. Bu uzun serüvenden yoruldum, biraz nefes almam lazım artık. Yine de izleyen dönemde Fuentes’e bir şans daha vermeyi ve bu aykırı ve cesur kalemi diğer eserleri ile de tanımayı istiyorum…
Terra Nostra
Terra NostraCarlos Fuentes · Can Yayınları · 2014104 okunma
··
2.520 görüntüleme
Bahadır Çavuşoğlu okurunun profil resmi
Okurken tekrar bu harika kitaba döndüm. Çok güzel bir inceleme olmuş.
AkilliBidik okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, sevindim beğendiğinize...
12 öğeden 11 ile 12 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.