Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

519 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Ekmeğimi Kazanırken
Ekmeğimi KazanırkenMaksim Gorki
8.4/10 · 6,7bin okunma
·
1 görüntüleme
saime okurunun profil resmi
Otobiyografik ya da Özyaşamöyküsü Üçlemesi Devrim öncesi Rusyası’nın “insanlık komedisinin” yazarlarındandır Gorki. Rusya’da devrime yol açan bunalımın temelindeki sorunları ele alışı, onu Rus edebiyatının gerçekçi yazarları arasına sokmuştur. Gorki Rus işçi sınıfının ve köylüsünün, çarlık rejimini ve ardındaki düzeni değiştirme kararlılığını ve bu değiştirmenin kaçınılmazlığını anlatırken, Rus entelejansyasının, burjuvazinin ve orta sınıfların eski tarz yaşamaya devam etmelerinin imkânsızlığını gösterir. Gorki de tıpkı Balzac gibi, içinde yaşadığı dönemin kaydını düşen bir tarihçidir; Balzac, Louis Philippe döneminde Fransa’da henüz embriyo aşamasında bulunan ve imparator III. Napoleon döneminde tam gelişen toplumsal güçleri ve dinamikleri önceden yakalayabilmiştir. Gorki kendi yakın çevresinden başlayarak ele aldığı tek tek tipleri, kişileri ve olayların “kahramanlarını”, onların toplumsal koşulların belirleyiciliğinde çizilmiş kaderlerini, Rusya’nın tarihsel-toplumsal ilişkilerinin içine yerleştirebilmiş; aynen Balzac gibi, insandan toplumsal olana doğru yol almıştır. Ancak o, Balzac’tan farklı olarak, söz konusu özyaşamöyküsü romanlarının dışında, romanlarında ele aldığı kişileri, sanatsal düzlemde birbirleriyle ilintilemez. Balzac’ın ise, aynı kişileri farklı romanlarında yeniden ortaya çıkartarak bir süreklilik, gerçeklik duygusu yarattığını Goriot Baba’nın önsözünde belirtmiştik. Gorki’nin insanları eski Rusya’nın taşra yerleşim bölgelerinde, dünyadan yalıtılmış olarak yaşarlar. Bir sonraki kasaba ya da kent, ulaşılmaz uzaklıklardır bu bölgelerde. Kırsalın bu tamamen kendi içine kapalı dünyasının ötesinde, geniş halk yığınlarından tamamen uzakta, önemli siyasal altüst oluşlar yaşanmaktadır. İşçi hareketi güçlendikçe kentlerin uzağındaki geniş yığınların da dağınıklığı ve yalıtılmışlığı ortadan kalkmaya başlayacaktır; Gorki, işçi hareketinin bu yöndeki birleştirici işlevinin aydınların ve elbette burjuvazinin kafasına yavaş yavaş girmeye başladığını gösterir bize. Gorki anlatısında insan ile sınıfı mekanik bir birliktelik, bir etkileşim durumunu temsil etmezler. Örneğin 19. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle Fransa’da Zola, Kuzeyde Ibsen gibi yazarların temsilciliğini yaptıkları natüralist edebiyat akımında insan, içinde yaşadığı çağın, dönemin, sosyalekonomik şartların ve nihayet, bugün genetik miras dediğimiz kalıtımın tayin edici bileşkeninde belirlenmiş edilgen bir öğedir. Natüralist kavrayış, dönemin hâkim dünya görüşlerinden pozitivizmin etkisiyle, tıpkı bilimsel alanın nesneleri gibi, insanın da bir tür laboratuvar nesnesi gibi bilinebileceğini, onun, belli faktörlerin toplamı olduğunu düşünmüştür. Ailede delilik, alkolizm varsa, çocuk bu kaderi paylaşacak; yoksul koşullarda büyümüşse, eğitim görmemişse, kaderi bundan olumsuz etkilenecektir. İnsanı sınıfının organik bir parçası olarak gören natüralizmi tanımlayan Lucas, isabetli bir teşhisle, “yüzeysel gerçeklik” der bu akımın karakteristik yanı için. Girişte yaptığımız hayat öyküsü özeti, bizzat Gorki’nin hayatının bir bakıma natüralist “teorinin” inkârı anlamına geldiğini gösterir gibi. Hayata başlamanın, “girmenin” asgari koşulları diye bir şey varsa, Gorki bunların hemen tümünden yoksun bir hayat mücadelesine atılmış demektir. Anasız babasız, ninesinin büyük sevgisinden güç alıp gitgide aklını yitiren dedesinin biraz da zalimlik kokan baskısı altında büyüyen Gorki, 20. yüzyıl gerçekçi Rus edebiyatının tayin edici isimlerinden biri olmakla kalmayacak, insanlık tarihinin en büyük siyasal ve kültürel altüst oluşlarından birinin aktif parçası olma özelliğini de temsil edecektir. Natüralizmin, bireyi, sözünü ettiğimiz başlıca üç etmenin edilgen sonucu olarak gören anlayışına Gorki kendi hayatıyla bir itiraz getirmekle kalmaz, bu anlayışın sınırlılığını da doğrudan dile getirir. Ona göre “sınıfa aidiyet damgası” (natüralizmin diliyle söyleyecek olursak, sosyal koşullar) insan psikolojisinin önemli ve tayin edici bir yanını oluşturur; insanın dilini, onun eylemlerinin rengini, tonunu belirlerler; örneğin kapitalistlerin devletinin islah evlerine özgü zorba koşulları, insanları, sürünün itaatkâr bir karıncasına dönüştürür; ailenin, okulun, kilisenin ve amirlerin baskısıyla gerçekleşir bu. Ama gene de karınca sürüsü arasındaki rekabet öylesine güçlü, burjuva toplumunun sosyal kargaşası öylesine âşikar artar ki, kişiyi, kapitalistlerin itaatkâr, uysal hizmetkârı kılan ayakta kalma dürtüsü (hayatı gözden çıkartamama hali), onu kendi sınıfsal aidiyeti ile çatışmaya sürüklemeden edemez. Gorki’nin bu düşüncelerinde, natüralizmin bireye, onu, çevreleyen şartların oluşturduğu çemberin dışına çıkış imkânı bırakmayan karamsarlığına yönelik tepkiyi bulmak kolaydır; bireyin hayat tarafından biçimlendiriliş süreçlerinin karmaşıklığına bir yollamadır bu düşünceler. Gorki için bireysınıf ilişkisi bir süreç oluşturur. Bireyin, kendi sosyal aidiyetinin bilincine ulaşma süreci, onu buhrandan buhrana sürükleyecektir. Gorki’nin dünyasında çelişkiler, çatışmalar, çoğunlukla sömürülen sömüren ilişkisi olarak çıkar karşımıza. Kapitalistler arasında özellikle tüccarlar onun anlatılarında ağırlıklı bir yer tutarlar. Gorki’nin tüccarları, Balzac’ın bankerleri, tefecileri gibi, kapitalizmin insanlıkdışı çehresinin temsilcileri, sömürünün merkezi figürleridirler. Gorki, Avrupa’nın batısındaki meslektaşlarının karşılarında “sınıflarıyla” çelişkileriyle gelişmiş bir kapitalizm buldukları aşamada, başlangıç aşamasındaki Asya-kapitalizminin süreçlerinin tanığı oldu. Batı’da kapitalizmin süreçleri, bireytoplum ilişkisini tanımlanabilir sonuçlar olarak çoktan ortaya koymuştu. Rusya’da demirbaş köylülük hâlâ sürüyor, büyük toprak aristokrasisine bağımlılık ilişkileri tayin edici önemini koruyordu. İnsanların ekonomik maddi varlıkları onların bilincini biçimlendiriyordu, ama bu bilinç, elbette Gorki’nin Batı’daki meslektaşlarının anlattıkları insanın bilincinden farklı düzlemleri temsil ediyordu. Rusya, değişim, dönüşüm, doğum sancıları içinde kıvranıyordu; fokurdayan bir cadı kazanıydı orası. Çürümeye yüz tutmuş, ömrünü doldurmuş feodal ve yarı-feodal kast, zümre sistemi içinde kapitalizm doğum olgunluğuna erişmenin yollarını arıyordu. Bir ayağı kapitalizmin gelişmiş süreçlerinin yol aldığı kıtada bir ayağı Asya’da olan Rusya, bu özelliğinden ötürü bir başka gerginliğin de alanıydı. Batı yanında kapitalizm emperyalist (tekelci) evresine ulaşmıştı. Gorki’nin eserlerinde bu iki sürecin yansımalarını da bulmak mümkündür. (
Ekmeğimi Kazanırken
Ekmeğimi Kazanırken
'dan alıntıdır. PDF olduğu için sayfa belirtemiyorum.)
Çocukluğum
Çocukluğum
Ekmeğimi Kazanırken
Ekmeğimi Kazanırken
Benim Üniversitelerim
Benim Üniversitelerim
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.