ANAYURDUN KASVETİ...Adım Zebercet, Zebercet!
Bu otelin yöneticisiyim.
28 Kasım 1950'de doğdum. 7 aylık.
Annem, 44 yaşındaymış o zaman. Babamdan büyük.
Dört kez düşük yapmış, bana kadar.
Sünnet olduğum yaz öldü. 1960'da. İlkokul üçteydim. Orta ikiden ayrıldım. Bir süre aylak dolaştım. Sonra askerlik. 1971' de terhis oldum. Babam, birkaç yıl önce öldü. Oteli ben yönetiyorum. 1980'den beri. Sorumluluk isteyen bir iş.
Adım, Zebercet.
Oysa, ben sizinkini bilmiyorum.
Gecikmeli Ankara treniyle geldiniz üç gün önce.
Kaydınızı yapamadım.
Adınızı söylemediniz.
Döneceğinizi biliyorum, gittiğiniz köyden.
Hacırahmanlı'dan.
Bir haftaya kadar dönerim dediniz...
Kitap, çağdaş Türk Edebiyatının kült eserlerinden, filmi Türk sinemasının kült filmlerinden. 1839' da konak olarak inşa edilip, 1923'de otele çevrilen, Zebercet'in babası tarafından işletilen sonrasında Zebercet'in işlettiği İstanbullu bir akrabanın sahip olduğu kasvetli bir mekan, ANAYURT OTELİ ve kasvetli bir insan, ZEBERCET. Kendi iç dünyasında yaşayan, ayda yılda bir dışarıya çıkan, işinin ''oturmak'' olduğunu söyleyen yalnız bir adam Zebercet.
Kitabı her yerde okudum. Odamda, servisimde, arabamda, salonda, iş yerimde, dışarıda, her yerde! Okuduğum her yerin oksijenini emen, kasveti iliklerimde hissettiren, havasını değiştiren, güneşli havayı kapkara bulutlu eden çok ağır bir kitap, çok zor bir kitap. Bir akıcılığı ve bir sürükleyiciliği kesinlikle yok. Zaten eminim bu sebeplerdendir ki, kitabın puanı da hakettiği yerde değil. Kitap konu ve yazım tarzı olarak tamamen herkesin hoşlanıp sevebileceği bir eser değil, bunu çok iyi anlıyorum. Paylaşılacak alıntılardan ziyade, paylaşılacak psikolojisi olan dümdüz anlatılan ve kelime-cümle olarak da edebiyatla tam süslenmeyen bir eser. Çok sade ama çok derin, çağdaş edebiyatın sade cümleleri ile anlatılan derin bir psikolojik roman. Zebercet'in psikolojisi, bilinçaltı, boğulmaktan korktuğunuz denizdir, tahmininizden derindir. Tabi ki, başlarda ''bu ne yağğ'' diyip sıkılıp elinizden bırakmazsanız ve sıradan bir roman okuyorum havasına kapılmazsanız. Eğer Zeki DEMİRKUBUZ filmlerini seviyorsanız bu kitabı ve filmini de çok seveceksiniz. Eğer Zeki DEMİRKUBUZ kim? diyorsanız, uzak durun :) Zira filmi de birebir kitaba bağlı kalınarak aynı kasvette ve çok başarılı bir şekilde çekilmiş hem de Demirkubuz'un psikolojik beyin ikizi olan diğer bir yönetmen Ömer KAVUR tarafından.
''Artık gelmez ama beklemem lazım'' derken Zebercet, bunu basit bir platonik aşk ile (otel müşterisi) bağdaşlaştırmak çok sığ olur. Zebercet'in işi zaten beklemektir. Köhne ve her odasından buram buram kasvet akan bir binada yıllarını geçirmiş ve yaptığı en iyi işin ''beklemek'', ''oturmak'' olduğunu psikolojik buhranları ile kitapta hissettirmiş, filmde de izlettirmiştir. Aylak Adam'ın aylaklığını ve yalnızlığını Atılgan'ın bu eserinde de bir yerlerinden Zebercet'in tam göbeğinden yakaladım. Çok sevdim, çok beğendim. Ancak kitap ve film olarak bu türü bu kitapta değil, sağ olup var olsun Zeki DEMİRKUBUZ filmlerinde sevdim. Eğer siz de psikolojik, dram ve suç yapımlarından hoşlanıyorsanız bu kitabı ve muadili bütün DEMİRKUBUZ filmlerini şiddetle tavsiye ederim. Ayrıca eğer kitabı okuduysanız ya da okursanız hemen bekletmeden filmini de izleyin ki, okurken kafanızdaki beyaz perdede zorlanıp oynatamadıklarınızı bire bir görüp tatmin olun derim.
KAPI GECE 12'den sonra kapanır, Zebercet açılır. İyi okumalar. İyi seyirler.