“Büyük dünyanın bataklığında güçlükle ilerleyen biri için küçük dünyada geriye dönüşsüz gerçekleşmiş görünen bir yaşam örneğinden daha coşku verici ne olabilir?”
.
Murphy’e ikinci bir Meursault daha diyebilirim sanırım. Camus’den sonra Adlandırılamayan’ı da devreye koymak gerekir. Ama bilinci daha sessiz ve karanlık olan Murphy’dir. Mrs. Dalloway ve Zebercet’i de çağırırsam tamamdır. Hepsini harmanlayıp, Murphy’nin her bir özelliğini bu kişilerde yakalayabilirim. Beden ve us. Uyumsuzluk. Dengesiz anormal davranışlar. İçe kapanıklık. Kaçış. İntihar. Delilik. Şizofreni. İsterseniz Selim Işık ve Olric’i de davet edebiliriz. Hiç sıkıntı yok. Bunların hepsi aynı semtin çocukları. Aynı yıkık semtin, fiziken ve ruhen iğdiş edilmiş, kelimeleri sessizlik olan kişileri. Bu cümlelerle yeterince açıklama yaptığımı düşünüyorum. Zira anlayanlar, okudukları roman kişileriyle Murphy’i bir araya getirerek, “aynı semtin çocukları mıdır,” diye düşünüyorlar şu an.