İslami gelenek ilmi faaliyetlerde gerek sosyal gerekse doğal
çevreye yönelik hakikatin araştırılmasını ve hakkın idrak edilme-
sini hedefler. Bu yönüyle de İslami gelenekle Batılı bilim anlayışı
arasında belirgin bir ayrışma dikkati çeker. Batılı bilim anlayışının
temelinde insanın doğaya ve çevreye egemen olması ve insanın
amaç ve çıkarları doğrultusunda çevrenin şekillendirilmesi daha
bir ön plandadır. Bu yaklaşım İslamın insan ve çevre yaklaşımına
yabancıdır. İslamda insanın doğal düzene egemen olması değil
onu anlaması ve idrak etmesi üzerinde durulur. Ancak bu sayede
insan kendisinin de bir parçasını oluşturduğu evrenin ihtiva ettiği
hakikati anlayabilecektir. Nitekim Kur’an, insanı çevresine bu na-
zarla bakması doğrultusunda sürekli teşvik eder. Benzer durum
insanın sosyal çevresine yönelik ilgi ve alakasında da söz konusu-
dur. Sosyal çevreye yönelik ilgide amaç, onu anlayıp tanımak ve
hakikati onlarla paylaşmaktır. Sosyal çevredeki farklı gelenekler,
farklı bakış ve tutumlar İslam tarihinde kültürel zenginlik aracı
olarak görülmüş; bu farklılıklar sanattan edebiyata, felsefeden
doğa bilimlerine kadar hemen her alanda zengin İslam ilim mira-
sının teşekkülüne katkı sağlamıştır. Bu yaklaşımıyla İslam gelene-
ği, farklılıkları yok edilmeleri gereken unsurlar değil, insanlığın
ortak aklının ürünü olan medeniyet inşasında zenginlik aracı ola-
rak görmek suretiyle diğer birçok gelenekten ayrılmaktadır.