Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

196 syf.
8/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Ben bir okurum. Okurluğum bir vasıf eder mi? Okuduklarım bana yetki verir mi? Ne kadarını alırım okuduklarımın ne kadar vitamini geçer bana cümlelerin bilmem. Okuma listem eleştirmen kimliğimi kazandırmaz bana belki hakkım da yok buna. Yazacaklarımın da bilirkişi ağzından çıkmadığı çok net belli olacaktır. Ama işte ben bir okurum. Okurken eser hakkında ne düşündüğüm benim için önemlidir. Benim gibi düşünen biri için de aynı derecede önemlidir diye düşünüyorum. Neden bu cümleleri yazdığıma gelince, çünkü ucunda Zülfü Livaneli gibi bir yazarın kitabı hakkında bir iki kelam yazacağım şuraya. Bunu yazarken endişe duyuyor olmak ve ön açıklama yapmak ihtiyacı normaldir diye düşünüyorum. Zülfü Livaneli’nin daha önce, Serenad, Kardeşimin Hikayesi, Huzursuzluk kitaplarını okuduktan sonra bu dördüncü kitabı oldu. Bu kitapların hepsini de arkadaşlarımın oku tavsiyesi üzerine alıp okuduklarım. Etrafımdaki herkesin “oku muhakkak oku” tavsiyelerinden sonra ben neden kimseye bu kitapları “oku muhakkak” diye tavsiye edemiyorum diye düşündüm. Bir yavanlık var bu kitaplarda bu kalemde bana hitap etmeyen ama nedir anlatamıyorum. Belki bunu anlatabilmenin yolu, edebiyat uzmanı olmaktan geçiyordur bilmiyorum. Diğer üç kitabı gibi bu kitabını da aynı duygularla okudum işte yine. Bayılmadan.. Devamını merak etmeden... Heyecanlanmadan... Oysa kitabı açar açmaz Yaşar Kemal’in övgü dolu sözleri çok heyecanlandırmıştı. Sayfaları çevirdiğim de, anlatıcının ada hakkında anlattıkları ve taaa ki “o güne kadar” cümlelerinden sonra merakım giderek artmıştı. Sonra birdenbire büyü bozuldu yine. Okudum. Sıkılmadım da belki okurken. Ama olmuyor bir türlü işte benim en sevdiğim yazarlardan, en sevdiğim kitaplardan olamıyor yine.. Öte taraftan da beğeniyorum kitabı diğer okuduklarım gibi. Konuyu çok yaratıcı, anlatılmak isteneni çok başarılı buluyorum. İyi düşünülmüş bir hikaye diye kıskanıyorum da üstelik. Zülfü Livaneli ne yazmış acaba diye beni hiç meraklandırmayacak ama tavsiye edildikçe de okumaya devam edeceğim bir yazar olmaya devam edecek sanırım. Kitabın içeriği ile ilgili daha önce hiç bakmamış ve ilk defa benim yazımla karşılaşanlar varsa da onlar için ve sonra dönüp baktığımda hatırlamam için iki kelam edeyim. Anakaradan uzakta, içinde sadece kırk hanenin olduğu bir ada hayal edin. Bu adada, mağaza, avm, dükkan, fabrika, market yok. Küçük bir ada zaten. Tatil adası gibi. Yüksek binalar da yok hatta evlerin tamamı ahşap. Bu adanın kırk hanelik halkı, mutlu mesut, keyifli, dostça, arkadaşca, dünyanın tüm kirliliklerinden uzak, deniz, orman, tabiat, kuşlar, börtü böcekler, yan yana can cana huzur ve huşu içinde yaşamaktadırlar. Bir gün ada halkından bir adam vefat eder ve oğulları adamın evini satılığa çıkarırlar. Anakaradan biri evi satın alır. Uzun yıllardır adaya yeni biri yerleşmemiştir. Bu yeni kişi, adaya ayak basar basmaz, değişiklikler olmaya ve ada halkını huzursuz etmeye başlar. Başta mutsuz olan ada halkı, sonra yeni gelene ayak uydurmaya başlarlar. Böylece hayallerin ütopyası birden bire kara bir distopyaya dönüşür. Kimdir bu yeni gelen, cennet gibi bir yer nasıl cehenneme dönüşür, ada haklı nasıl bu adama itaat eder, ada eski güzel günlerine geri dönebilecek midir? Okuyarak bu soruların cevaplarını bulabileceksiniz. Zülfü Livaneli’nin ilk siyasi kitabım dediği Son Ada okurken bol bol düşündüren bir özelliğe sahip. Bir adadan yola çıkarak, koca dünyayı nasıl kirletebildiğimize, bir adamın bir ada halkını nasıl etkisi aldığını görerek, nasıl güdülebildiğimize dikkat çekiyor. Yer yer demek böylr oluyor, demek böyle kandırılıyoruz ya da demek böyle hipnoz oluyoruz diye düşüneceğinize eminim. Kurguyu da değil de anlatılmak istenene odaklanılırsa daha etkileyici oldu benim için. Zira başlangıça etkilenmekte olduğun kurgu, sonra bu özelliğini nedendir bilmem yitirmeye başladı. Keyifli okumalar
Son Ada
Son AdaZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201351,2bin okunma
·
11 görüntüleme
Semih Doğan okurunun profil resmi
Zülfü Livaneli’nin edebi olarak okurları tam anlamıyla tatmin ettiğini söylemek güç. Yazdıklarınıza katılmamak mümkün değil; ama sizin yergi sebebi olarak gördüğünüz noktalar, bazı okurlar için övgü sebebi olabilir. Bunu göz aradı etmemek lazım. Zira kriterler ve beklentiler okurdan okura değişebiliyor. Sizin okuduğunuz kitapları ben de okudum. En beğendiğim Serenad idi. İkinci sırada ise, bu kitabı gösterebilirim. Livaneli’den ne umduğumuzu ve neticede ne bulduğumuzu iyi analiz edersek hayal kırıklığına da uğramamış oluruz diye düşünüyorum. İnceleme için elinize sağlık. Eleştirel incelemeler çok değerli. Ha bu arada “Leyla’nın Evi”ni mutlaka okumalısınız. “Oku muhakkak oku” :)
Seçil Yardım Örengül okurunun profil resmi
Zülfü Livaneli’nin okunma sayısına ve kitaplarının hem satış hem de baskı sayılarına bakıldığında, çoğu okur için övgüsel bir yazar olduğu çok açık. Dediğiniz gibi benim yerme nedenlerimin çoğu kişinin sevme nedenleri de olma ihtimali de yüksek. Ama işte ben de kendi fikirlerimi söyledim ne yapayım. Benim de kendisini öveceğim noktaları var elbet. Ama öveceğim noktalar, benim için en sevdiğim yazarlar listesine giremiyor. Ama iyi yazarlar listemde kendisine kesinlikle yer veririm. Fikirlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Zaman ayırıp okumanız da benim için önemli. Leyla’nın Evi’ni ze okunacaklar listeme alacağım. Zaten Zülfü Livaneli bu ülkenin okunmayı hakeden yazarlarındandır. Hatta böyle yazarlar ısrarla okunmalıdır ki kalite düşmek yerine yükselmelidir. Bu nedenle “okuyacağım muhakkak okuyacağım” :))
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.