Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Abdülgani Nablüsi'nin (v. 1143/1731) “el-Fethu'r-Rabbâni” isimli kitabındaki şu iki paragraf, Ehl-i sünnetin iman-amel ilişkisine dair görüşünü özetler mâhiyettedir: “Günah ve ma'sıyetlerden kaçınmak hakiki kâmil imanın şartı değildir; yoksa insanın ismet sıfatına sahip olması şart olurdu. Hâlbuki ismet sadece nebi ve meleklere aittir. Kâmil iman sâhipleri ma'süm değil, mahfüzdurlar. Mahfuz olmak, günahın işlenmemesi değil, sahibine zarar vermemesidir. Günah işlememek ise hıfz (mahfüzluk) değil, ismettir. Baksanıza âyet-i kerimeye: “Allah tevvâb olanları sever...” 583buyurulmaktadır. "Tevvâb”, çok tevbe eden de.mektir. Çok tevbe edenin günahı da çoktur. Dolayısıyla buradan müşâhede sahiplerinin günahlarının çokluğunun Allah'ın sevgisine vesile olabileceği anlaşılmaktadır. Çünkü onlar, gaflet ve ma'siyetlerdeki perdelerden şühüd hâllerine tekrar döndüklerinde pişmanlık duyup istiğfâr ederler ve Allah da onları bu vesileyle ma'siyetin uğursuzluğundan muhâfaza buyurur. Onlar ma'sum değil, mahfüzdurlar. Lakin fikir ulemâsı veya onlara benzeyen avâmdan olan gaflet ehli, öyle değildir. Ma'siyetin içine düşünce onların perdeleri artar ve gafletleri çoğalır. Dönüp baktıkları zaman kendisinde günahın çirkinliğini görebilecekleri şühüd hâlleri yoktur. Hattâ onlar çok kere tövbe bile edemedikleri için günahları ile muâhaze edilirler. “En hayırlınız tekrâr tekrâr günah işlediği halde tevbe edeninizdir.”584 hadis-i şerifi anlattıklarımızı doğrulamaktadır.”585
·
7 görüntüleme
Vakti Garîbe Âlemi Muhal okurunun profil resmi
Hasenat'ul ebrar, seyyiat-i mukarrebin.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.