Gönderi

408 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Başlamadan söyleyeyim bu yorumumu kitabı okuyanlar için yazıyorum. Yani bol miktarda spoiler içerecek. Geçtiğimiz pazar sabahı defalarca bıkmadan izlediğim Gurur ve Önyargı'yı izledim ve ardından 17-18. yüzyıl İngiltere'sinde geçen bir klasik okuma isteğim geldi. Kitaplığımda gözüme daha öncesinde spoiler yediğim için okunmayı bekleyen Uğultulu Tepeler ilişti. (ki yediğim spoilerı kafamda çok farklı yorumlamışım zira kitap bambaşka bir yola girdi.)İşte böylece kitabı okumaya başladım ve elimden bırakamadım. Bir aşk romanı okuyacağımı sanarak başladığım kitap intikam romanına dönüştü. Kitabın bir sayfası olmadı ki ağzım açık kalmadan okuyayım. Kitap daha en başından sizi içine çekiyor. Bence özellikle kurgusu çok iyi olmuş, Nelly karakterinin ağzından hikayeyi dinlerken sanki gerçekten karşılıklı oturmuş sohbet ediyormuş gibi hissettim. Bana göre kitap iki bölümden oluşuyor, Catherine ölmeden önce ve sonra diye. Çünkü öncesinde Heathcliff karakteri sevdiğim bir karakterdi, her hor görüldüğünde, acımasızlığa uğradığında gerçekten üzülüyordum ve Edgar karakterini hiç sevmiyordum . Catherine konusunda çok kararsızım, yani gerçekten gerek var mıydı bu kadar acı çekmeye ve çektirmeye... Kitapta en sevdiğim yer Heathcliff'in kendi katilimi affedebilirim fakat seninkini nasıl affedeyim, sorusunu sorduğu yerdi. Gerçekten çok etkileyiciydi. Ancak Catherine öldükten sonra Heathcliff acısını adeta çevresindeki herkesten çıkardı. Kitapta da siz zehir saçan birisiniz deniliyordu onunla ilgili. Durmadan yıktı, hatta çok düşündüm bu hissedilen şey aşk mı diye. Karakterlerin çoğu içindeki nefretten besleniyordu, Catherine Heathcliff'in zehrini alıyordu bir bakıma. Catherine öldükten sonraysa Edgar'ı çok sevmeye başladım, tam bir beyefendi. Özellikle kızı Catherine ile aralarındaki ilişkiye mest oldum. Cathy çok masum, yaşam dolu bir karakterdi ve onu da çok sevdim. Kitapta birazcık soyaçekim söz konusuydu Cathy'nin bazı özelliklerinin annesine , Linton'un da akrabalarına benzerliği gibi. Heatchliff'in kendisine benzediği halde Hindley'in oğlu olduğu için Hereton'a bile isteye acı çektirmesi cidden en şaşırdığım ve üzüldüğüm noktaydı. Ki sonrasında tarih tekerrür etti Hereton ve Cathy kavuştu... Kitabın bu son sahneleri bize sanki Heatchcliff ve Catherine kavuşsaydı nasıl olurdu ihtimalini önümüze sermek içindi. Heathcliff ne kadar kötü olsa da içindeki acıyı yazar özellikle ölüm sahnesinde o kadar iyi hissettirmiş ki... İçimde bir yara olarak kalacak Heathcliff ve Catherine'nin kavuşamaması. Kitapla ilgili söylenecek çok söz var, karakterlerinin saatlerce analizi yapılabilir. Keşke Bronte gencecik yaşında ölmeseydi de bize birçok eser bırakabilseydi. Yazarın yazdığı ilk ve tek romanında bile kaleminin bu kadar kuvvetli olması bize yeteneğini ispatlar derecesinde. Unutmadan söyleyeyim ki Nelly beni birçok yerde sinirlendirse de çok sevdiğim çok tatlı bulduğum karakterlerden biri oldu. Sadece ne ara Miss ten Mrs ye terfi etti onu anlayamadım:) Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Kendisi son anda 2020 okumalarıma katılarak favorim olmayı başardı.
Uğultulu Tepeler
Uğultulu TepelerEmily Brontë · Can Yayınları · 201842,7bin okunma
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.