“Amok mu ? Galiba hatırlıyoru gibiyim. Malezyalılarda bir tür sarhoşluk. Sarhoşluktanda öte bu. Delilik, insanın öfkeden gözünün dönmesi gibi bir şey “ Bir doktorun Hollanda’ya görevi için gitmesi ve orada memleketin en ücra köşesine atanması ile insanlardan uzak, delilik noktasına gelecek bir hayat sürmesi. Daha sonrasında karşısına avrupalı bir kadın çıkıyor ve gururu ve kibri ile emir verircesine doktordan gayri meşru bebeğini almasını karşısında ise ona çok miktarda para vereceğini söylüyor. Fakat kadının kibirli ve emir verir gibi konuşması doktoru deli ediyor ve dediğini yapmıyor. Rica etmesini istiyor fakat kadın gururu ve onuru yüzünden bunu yapmıyor. Doktor kadına karşı bir arzu duymaya başlıyor. Tıpkı en baştada anlattığım gibi “amok koşucusu” derecesinde bir saplantı duyuyor. Onun peşinden gidiyor. Kadın ondan kaçıyor sonrasında kadın bir ebeden bebeğini almasını istiyor ve yanlış müdahale sonucu ölüyor. Ölmeden önce doktordan yardım istiyor ama yine onurunu ölümden daha çok düşündüğü için hastaneye gitmek istemiyor bu sırrı saklamasını istiyor. Doktorda bu sırrı kimseye söylemiyor. Kadının kocası ölümünün bir kalp krizi sonucu olduğuna inanmayarak doktoru her yerde aramaya başlıyor. Doktor bir yolunu buluyor ve gemi ile o şehirden kaçmaya çalışıyor ama kaderi yine peşinden geliyor. Aynı gemide kadının kocası kadını otopsi için başka şehire götürmek üzere aynı gemiye biniyor. Ve sonunda doktor tabut kayığa yüklenirken tabut ile birlikte kendini denize atıyor.

Amok KoşucusuStefan Zweig · Puslu Yayıncılık · 2020111,2bin okunma

·

11 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.