Gönderi

432 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Çin Müslümanları hakkındaki bu değerli eser hem akademik kalitesi hem de Müslüman dünyasının unuttuğu ya da varlığı veya yokluğundan adeta haberdar olmadığı bir konuyu gündeme getirmesi bakımından önem arz etmektedir. Esasında Türklerin Müslüman olduğu dönemde İslamiyet ile tanışan Çinliler genel olarak İslamiyet’i benimsemeseler de Hui’ler İslamiyeti benimsemişler ve yüz yıllardır inançlarını devam ettirmişlerdir. Ticari ilişkiler, sufizm ve çatışma/isyan olarak üç dönemde ele alınan modern öncesi Çinli Müslümanların tarihi ve yaşadıkları hakkı bilgi edinilmesi bakımından eser önemlidir. Çinli Müslümanların yaklaşık yarısını oluşturan başta Uygur Türkleri olmak üzere Türk soylu grupların tarihine de eserde yer verilmiştir. Ayrıca esere konulan sekiz makale ile konunun daha iyi anlaşılması sağlanmıştır. Çinli Müslümanların yaklaşık yarısını Türk soylu Müslümanlar oluşturmasına rağmen Türkiye’de bu konuda yapılan çalışmaların yetersizliği ve azlığı nedeniyle olmalı ki hiçbir Türkiyeli birine atıf yapılmaması maalesef son derece üzücüdür. Son zamanlarda da Doğu Türkistan veya Çin’in Sincan eyaletinde Uygur Türklerine yapılan zulüm, işkence ve haksızlıklara özellikle Batı dünyası sessiz kalmazken Türkiye de dâhil olmak üzere İslam ülkelerinin böyle bir gündemlerinin olmaması, Sincan’daki toplama kamplarını görmemeleri ve Çin ile ilişkilere hiçbir şey olmamış gibi devam etmeleri esasında konu hakkındaki akademik yetersizlik ve ikiyüzlülüğün açık bir göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Arasında Suçluların İadesi Andlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin de Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunun gündemin olması, yaşananlar hakkındaki açık gafletin bir göstergesi olsa gerek. Eserin tercümesi son derece açık, sade ve anlaşılırdır. İlk defa duyduğum Çin inanışındaki “evlat olma inancı” ve “kardeşçe itaat” ihlali bir ilke olmanın ötesinde siyasi uygulama alanı bulan bir temel ilke olup Çin’deki yönetim sisteminin temel ilkelerinden biridir. Bu anlayışta devlet yönetimi ile aile yönetimi arasında benzerlik kurularak evlatların anne babaya itaat ettiği gibi manevi baba olan imparatora da itaat etmesi beklenmektedir. Çinli Müslümanların temizliklerine yapılan vurgu dikkat çekmektedir. Ayrıca Çinli Müslümanların kurnaz ve zekiliklerine yer verilmiştir. Ancak Müslümanların cesaret, enerji ce girişimcilikleri Çin halkı nazarında kötülenmekte ve bu konu halk deyişlerine konu olmaktadır: “On Pekinli kaypak, bir Tien-tsin gevezesini lafla yenemez, on Tien-tsin gevezesi de bir Müslümanı lafla yenemez.” (s. 37) Çinli Müslümanların sayısı bilinememektedir. On milyonda seksek milyona kadar miktarlar ileri sürülebilmektedir. 1940’ta 473 milyonluk Çin nüfusunun elli milyonunun Müslüman nüfus olduğu ileri sürülmüştür. (s. 107) Çin Cumhuriyeti Hükûmeti 1938’de Çin’de 48.104.240 Müslüman bulunduğunu ilan etmiştir. (s. 292) “Aslında Budizm’in Çin’de yayılmaya başladığı M.S. birinci yüzyılla, Çin Komünizminin yükselişine tanıklık eden yirminci yüzyıl arasında hiçbir büyük din ya da ideolojik sistem Çin’de İslam kadar güçlü ve sürekli bir yer edinememiştir.” (s. 101) “İslam’ın hayatta kalışı Çin’deki dinsel azınlıklar tarihinde bir istisna olarak görülmektedir.” (s. 273)
Çin'deki Müslümanlar
Çin'deki MüslümanlarRaphael Israeli · Gelenek Yayıncılık · 20033 okunma
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.