Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

175 syf.
8/10 puan verdi
·
369 günde okudu
Thomas Pynchon ülkemizde fazla bilinmese de Amerika’da ve dünyada oldukça fanatikleri olan bir yazar. Kült seviyesine uğraşmış neredeyse. Gerçi bunda münzevi hayatı yaşaması ve bilinen son fotoğrafının 1940’ların sonunda çekilmesi gibi magazinsel şeyler de var. (Geçen yıllarda yakalanmış galiba nihayet paparazzilere -80 yaşındaki adamı ne yapacaklarsa:) Ama esas özelliği yoğun ve karışık kitaplar yazması. Bu kitaplar genellikle –Rüstem Batum’un deyişiyle- beyin tokatlayan eserler oluyor. İnsanlar anlayabilmek için zaman harcıyor bolca, yazar da tüyo vermeyince efsane olarak kalıyor çoğu şey. Mesela yazarın ödüllü kitabı Gravity’s Rainbow üzerine bir çok kitap/çalışma/tez vb. yazılmış. Hatırlarsanız zamanında Goodreads okuyucularının okurken en çok zorlandığı kitaplarının listesini vermiştim size (#39495551 ) İşte Pynchon ‘un hemen tüm kitapları bu listede mevcut. Daha sonra bu listenin gazıyla biz de bir liste yapmıştık 1000 Kitap okurları olarak . ( #40159486 ) O listede ama sadece bu kitap var. Çünkü bugüne kadar yazarın başka bir kitabı Türkçeye çevrilebilmiş değil. Neden 49 Numaralı Parçanın Nidası peki ilk çevrilen , çünkü en kısa ve nispeten en kolay kitabı. Yazarın kendisi bile bu kitabı fazla tutmuyor, Hikayelerini topladığı Slow Learner kitabının önsözünde; hikaye olarak yazmasına rağmen kitabın roman olarak pazarlandığını ve kitabın kendi öğrenme eğiminde olumlu ya da profesyonel bir yönde olduğunu düşünmediğini, sanki o zaman akadar öğrendiği şeyleri unutmuş olduğunu söylüyor. Ama tıpkı Türkiye’de olduğu gibi dünyada da yukarıda belirttiğim sebeplerden ötürü en çok erişilebilen kitap 49 numaralı parça. Biz de sadece bunu okuyabildiğimiz için (Beni Türk çevirmenlere emanet ediniz:) biraz spoiler verme pahasına bu kitabı inceleyebiliyoruz sadece. Kitabın çevirisiyle başlayayım önce, Feride Evren Sezen’in Pynchon’un hızını yakalayamadığı muhakkak. Ara sıra çeviri hataları ve karıştırılan yerler var. Ama yine de elinden geleni yaparak aslına oldukça yakın bir şekilde çevirmiş kitabı. Orijinal kitapta anlayamadığım bazı yerlerde yardımı dokundu sağ olsun (Bazı yerler sıkıntılı ama:) Zor adam ama başından beri söylüyorum. (Kolaysa sen çevirseydin diyecekler için) Yani o uzun ve karışık – kimi anlaşılmaz- cümleler çeviri kaynaklı değil çoğunlukla. ‘Ee, madem bu kadar zor, yazarı bile beğenmemiş niye okuyacağız ki bu kitabı’ dediğinizi duyar gibiyim. O yüzden biraz geri gitmemiz lazım, Ulysses incelemesine. Armağan Ekici ne diyordu Ulysses’in neden okunması ile ilgili; hayat aşkına, edebiyat aşkına, mizah aşkına, müzik aşkına ve kızılca kıyamet aşkına okunmalıydı Ulysses. Açıkçası Pynchon ve bu kitabı için de ben aynısını söyleyeceğim. Her şeye rağmen beyninizi tam kapasitede çalıştıracak, düşündürecek, kafanızı karıştıracak, sizi provoke edecek ve hatta küfrettirecek bir şey okumak isteyenler devam edebilir okumaya. Cortazar’ın deyişiyle dişi okurlar (dişi priz misali sadece yazarların sahte sorunlarını okumakla ilgilenen, kendisinin bir parçası olacağı sorunlar değil sadece çözümler isteyen, kendinden bir parça vermek istemeyen sadece almakla ilgilenen okur) burada ayrılabilir. Biz yardakçı okurlarla devam edeceğiz incelemeye. Hem daha spoiler bile veremedim. 49 Numaralı Parçanın Nidası ilginç bir isim. Storytel’de ismi kitabın ilk sayfasında olan kitaplar diye bir kategori var. Bu kitabın ismi ise sadece kitabın son satırında geçiyor. Müzayedelerdeki parçaların satışı için yapılan konuşmalar anlamındaki “Call” kelimesini “Nida” olarak çevirmiş çevirmen. İnternette böyle bir şey bulamadım ama konu ile ilgili cehaletim sebebiyle fazla zorlamıyorum. Yani sizin anlayacağınız müzayedede bitiyor kitap:) 49 Numaralı parça biraz kara film (film noir) havasında, biraz 60’lar dönem filmi havasında bir kitap. Epey zevkli bölümleri var, ama genel olarak bir komplo teorisi üzerinden işleniyor konu. Daha doğru ana karakterimiz bile tam olarak çözemiyor bu işin aslını. Kitabın sonuna kadar eşiliyor konu. Biz de onunla birlikte savruluyoruz kitap boyunca bir ipucunun peşinde. Bu savruluşlarda neler yok ki kapitalizm eleştirisi, uyuşturucu gençliği, erkek egemen dünya, 17.-18. yy Avrupa’sı, sinema , reklam , emlak vb. sektörleri, termodinamik (entropi önemli:) , bilmiyorum çok fazla şeyle karşılaşıyorsunuz kitap boyunca. Arada Çanakkale Savaşı hakkında çekilmiş bir kitch film bile var ve bir bölüm boyunca süren Shakespeare-vari vahşet dolu bir tiyatro oyunu :) Yani 160 sayfalık kitabı böyleyse 800 sayfada ne verecek diye merak da ediyor haliyle insan. Ana karakter Oedipa Maas ile birlikte kitabın sonuna kadar kafamız karışık dolaşıyoruz California’daki gerçek ve sahte şehirlerde. Kadın paranoyak mı yoksa biz mi yanlış anlıyoruz her şeyi , yoksa her şey bir rüya mı? (Yok, rüya yok pardon) Neyse ki kitabın sonunda da her şey…yoksa…? Evet,kitabın sonunda müzayede var:) Neyse kitabın sonunu söyledim, daha fazla ipucu vermeye gerek yok - artık kapatabilirim burayı. Yukarıda söylediğim gibi Tolstoy gibi güvenebileceğiniz , düzgün bir yazarla ilişki kurup sakin ama tatminkar bir hayat istiyorsanız Pynchon’un yanına bile uğramayın, sıkılırsınız kesin. Ama kötü niyetli postmodernizm sizi bir şekilde çekiyorsa, zaten bir şekilde keşfetmişsinizdir yazarı. İyi okumalar.
49 Numaralı Parçanın Nidası
49 Numaralı Parçanın NidasıThomas Pynchon · İthaki Yayınları · 2018230 okunma
··
1 artı 1'leme
·
1.152 görüntüleme
Turhan Yıldırım okurunun profil resmi
Başıma ağrı sokan tek kitap. Metni çok iyi ifade etmişsin. Ulysses ve Finnegans Wake'den sonra benim için çıta arşa çıkmıştı ama bu amcamız "Hop orada dur, daha ben varım, " dedi. Bunun üzerine bir de Maurice Blanchot'dan okuduğum Bekleyiş Unutuş da bir başka manyak metindi. Postmodern edebiyatın yazıldığı sene itibariyle ilk büyük eserlerinden. Hangi okurun okumasını gerektiğini de çok güzel anlatmışsın abi. İncelemen için teşekkür ederim, zihnine sağlık.
Erhan okurunun profil resmi
Çok sağol Turhan, notumu almıştım zaten Bekleyiş Unutuş için. Artık önümüzdeki çevirilere bakacağız :)
Ezgi okurunun profil resmi
The Simpson’da iki bölüm kendini seslendirmiş. Münzevi mi emin olamıyorum.
Erhan okurunun profil resmi
Geçen yıllarda bir markette yakalanmış galiba bir gazeteci tarafından, gençliğinden (askerlik) beri başka bir resmi yok. O iki bölüm dışında - ki bir parça aykırıydı Simpsonlar o günlerde- hiç bir yerde yok. O bölümlerde de kese kağıdı takılıydı kafasına, kendisiyle alay ediyor :) Tabii şov için de olabilir ama çok zor resminin olmaması böyle kült bir figürün.
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.