(Zaman) Hangi urganla bağladın bizleri kendine Kim bilir kaç tane ırmağın vardır; Hangi ırmağına karıştırdın gizlice. Heyelanlar, sellerin, yalnızlık var eteklerinde. Sevdalar, vuslatlar, ölüm var vakitlerinde. Güneş ay, gece gündüz olmasa kim anlar seni. Bilinmez değilsin ki bilmeyelim. Görünen değilsin ki görmezden gelelim. . . . . . . . . .
Yaratıcı imgeyi bulduktan sonra hikâyem kendi başına yol alabilir demiştim. Ancak bu, belli bir yere kadar doğrudur. Hikâyenin ilerlemesini sağlamak için yazarın bazı kısıtlamalar getirmesi gereklidir. Kısıtlama, sanatsal girişimlerin olmazsa olmazıdır. Yağlıboya değil de suluboya, duvar değil de tuval kullanmaya karar veren bir ressam; belli bir anahtarı seçen besteci; uyaklı beyitler kullanmayı ya da dizeleri on ikişer değil de on birer heceli olan şiirler yazmayı yeğleyen şair: Hepsi bir kısıtlamalar sistemi kurar. Kısıtlamalardan kaçınır görünen öncü sanatçılar da aynısını yaparlar, başka kısıtlamalar getirirler, ama bunlar fark edilmez.
Reklam
Apaçık görünen odur ki, dünyada kendisinden kaçmaya çabaladığımız ıstırap vardır.Dünyada rahat yoktur.
Sayfa 214·Kitabı okuyor
Hubab
İ'lem eyyühe'l-aziz! Şu dünya hayatına muhabbetle müptela olan bazı insanlar, o hayatın vücuda gelmesinden maksat ve gaye, yalnız o hayata hizmet ve o hayatın bekası olup başka bir faydası olmadığını, yani Fâtır-ı Hakîm'in zevi'l-hayatta ve cevher-i insaniyette vedia olarak koyduğu bütün cihazat-ı acibe ve teçhizat-ı hârikanın, seriü'z-zeval olan şu hayatın hıfzı ile bekası için verildiğini zannediyorlar. Halbuki kaziye öyle olduğu takdirde, kâinattaki gayr-ı mütenahî nizamların şehadetleriyle, sath-ı âlemde görünen hikmet, inayet, intizam, adem-i abesiyete olan delil ve bürhanların, makûse olarak abesiyete, israfa, intizamsızlığa, adem-i hikmete delil ve bürhan olmaları lâzım gelecektir. Arkadaş! Şu dünyevî hayatın faydaları pek çoktur. O faydalardan, hayat sahibine –tasarruf ve hizmeti nisbetinde– bir hisse ayrıldıktan sonra bâki kalan gayeler, semereler Fâtır-ı Hakîm'e râcidir. Evet, insan ve insanın hayatı esma-i İlahiyenin tecelliyatına bir tarladır. Ve cennette rahmet-i İlahiyenin envaının cilvelerine mazhardır. Ve hayat-ı uhreviyenin hârika ve gayr-ı mütenahî semereleri için bir fidanlık veya bir çekirdektir. Demek insan, bir sefine kaptanı gibidir. Sefinenin gayr-ı mahdud faydalarından, kaptanın alâka ve hizmeti nisbetinde kendisine verilir. Bâki kalan kısmı sultana râcidir. İnsan da sefine-i vücuduyla alâkası derecesinde o vücudun hayattar semeratından hissesini alır. Mütebâkisi, Sultan-ı Ezelî'ye aittir. Mesnevî-i Nuriye
Sayfa 103·Kitabı okuyor
Klasiği anlamak amaç, ikincil kaynaklar araçtır. Girizgahta ikincil kaynaklara tenkit nitelikli açıklamalarımız hiçbir şekilde ikincil kaynak okunmamasını salık vermek maksadı ile yazılmadı. Toplumumuzda sık görünen "aracın amaçlaşması hatası"na yönelikti.
Sayfa 59·Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.