Salma kendini öyle
Dik dur diri dur
Tıpkı otuz yaşındaymış gibi sapasağlam
Teslim olma sakın ölüme
O seni esir alsa bile
Esirliğin de onuru var çünkü
Teslim olmanın yok
Hâlâ tek tel saçındayım sevinin
Yirmibirinci yüzyılda yaşarken
Onaltıncı yüzyıldayım
Belli ki bir geç kalmış şövalyeyim
Hem de ortaçağların en soylusu
Belki de bir gecikmiş Don Kişot
Kutsal olan hakikat değil, kişinin kendi hakikati için çıktığı arayıştır! Kaya gibi sağlam bir sözüm var: Neysen o ol. Hakikat olmadan kişi, kim ya da ne olduğunu nasıl keşfedebilir?
İlkel insan nereye bir tabu koyduysa orada bir tehlikeden korkar ve bütün bu sakınma kurallarında kadına yönelik ilkesel bir çekinmenin, korkunun kendini gösterdiği yadsınamaz. Olasılıkla bu korku kadının erkekten farklı olmasından, her zaman anlaşılmaz ve gizemli, yadırgatıcı ve bu yüzden düşmanca görünmesinden kaynaklanır.
Bir isteğin asıl nesnesi bastırma sonucunda kaybolmuşsa, sıklıkla sonu gelmeyen bir yedek nesne dizisiyle temsil edilir ama nesnelerden hiçbiri tam tatmin etmez.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak, yani ağır bastığından.