Şunu baştan kabul edelim bir kere; biz insanoğlu, adaletsizliği hazmedemiyoruz; ne doğanın, yani Tanrı'nın adaletsizliğini, ne de insanların. Ama bundan da kaçamıyoruz. Her birimiz, acımasız doğa kanunlarına tabiiyiz çünkü. Kadın olsun, erkek olsun, eş seçiminde genetik ve ekonomik yönden avantajlı olanlara yönelirken, bize yararı dokunup saygı gösteren insanların etrafında fır dönüyoruz. Bütün seçimlerimizin temelinde acımasız bir bencillik yatıyor. Bunu hazmedemediğimizden de, ilişkilerimize ulvi birer kulp takıp onları mucizemsi bir temele oturtuyoruz, yani kutsallaştırıyoruz. Ve bir yandan da o kadar yufka yürekliyiz ki, zayıf olana acımadan edemiyoruz. Hem aslan aç kalmasın, hem ceylan telef olmasını istiyoruz. Ama işin püf noktası ne biliyor musun: Bir ceylan olmaktansa aslan olmayı her zaman yeğ tutarız. Sözgelimi, o insanlara acıyorsun Ama onların yerinde olmayı istemezsin. Hatta bir kadın seni başka bir erkeğe tercih ettiğinde acımak şöyle dursun bundan vahşi bir haz duyuyorsun, neden, çünkü bilinçaltında sen adalet değil güç istiyorsun. Bana insanı sorsalar, kafasındaki inceltilmiş insanla, yani aklının ve insani duygularının hükmünde olanla, içgüdülerinin denetiminde olan somut insan arasında yalpa vuran, kafası karışık canlı derim.
çok güldüğümüzde başımıza bir şey gelmedinden korkarak bir nevi vicdan azabıyla sınanırız. bunun asıl sebebi toplumun mutluluğumuzdan hasede kapılması korkusudur. güldükçe, arka planda, çok eğlendiğimi görenler haset ederse neşe ve mutluluğum nazara gelir korkusu yükselir. öte yandan kontrolsüz neşemizin ilahi bir alınganlığa yok açacağı endişesi de yatar gerilerde bir yerlerde. ve bu bize atalardan devrolunan arkaik bir endişedir. eğer çok gülersem, ilahi bir güç ya da güçleri dünyadaki ömrünün haddinden fazla iyi geçtiği konusunda şüpheye düşebilir bu yolla felaketleri çağırabilirim diye düşünürüz bilinçaltında. oysa bilim bize gülmenin hem ruh hem de beden sağlığı açısından eşsiz faydalarını anlatır. dolayısıyla arkaik endişeleri gelecek kuşaklara taşımanın pek de bir yararı olmadığını söyleyerek makaraları koyverebiliriz.
Sayfa 3
Reklam
Mobbing Bank Diyor ki;
İlim Bilgeliği Hikmetin bilgisi ilim ve irfana dönüşerek sır muhafızı dört büyük insanın sırları ile zırha büründü. İlim ile akan bilgi asil kanla buluşup bir bedende o gün bugündür bir başka türlü dolaşmaya başladı. İnsan ruhunun iki ışığı var; biri bilgelik diğeri delilik! Delirmeye gerek duymadı, yetti bilgelik. Sen kimsin ki şetan ile baş
Hegemonyanın yükselişi ve uygulanması, dünya siyasetinin Avrupa merkezci big-bang teorisinin (BBT) iki aşamalı anlatısı içinde ele alınmaktadır. İlk aşamada hegemon, Avrupa merkezci içkinlik mantığının içsel süreci ile ilişkilendirilebilecek kendi içsel çabalarının bir sonucu olarak küresel maddi güç hiyerarşisinin tepesine yükselir. Böylece yirminci yüzyıldaki Amerikan kalkınması, tıpkı on dokuzuncu yüzyıldaki İngiliz kalkınması gibi, tamamen içsel bir süreç olarak anlatılır ve böylece kurumlarının istisnai olduğu noktası bilinçaltında ortaya çıkar. Maddi güç açısından zirveye çıkan bu lider devletlerin, değiştirilebilir ekonomik güçlerini otomatik olarak küresel siyasi hegemonyaya dönüştürmeleri doğal karşılanmaktadır. Yani ilk adım atıldıktan sonra ikinci adım kendiliğinden gelecektir.
Sayfa 196 - Nobel Akademik Yayıncılık, 2023.Kitabı okudu
_EVLENMEK! Kadınlar sanki hipnotize edilmiş gibi gözlerini yaşamın bu noktasına dikerler. Özellikle Nevrotik kadınlar, sevme yetisinden tümüyle yoksun olmalarına ve erkeklerle ilişkileri dillere destan ölçüde zayıf olmasına karşın, bu tutkudan vazgeçemezler. Evlenme arzusunun zorlanımlı bir nitelik aldığı kadınlar grubunu da anmak gerek. İşte bu
_Nevroz, farklı nevrotik eğilimlerin catışması sonucunda ortaya cıkar. Nevrotik eğilimler birbirlerini pekiştirip guclendirmekle kalmayıp, yeni catışmalar da yaratırlar. Nevroz, küçük evrenlerden oluşan bir büyük evren’dir. _Her nevrotik belirti, altta yatan bir catışmayı gösterir. Çatışma belirtileri: Tutarsızlık, yorgunluk ve hırsızlıktır.
Reklam
Bilincin uyanışının ilk doğumumuzla çakıştığına yanlış yere inanırız. Belki de bundan başka bir canlılık hali hayal edemediğimizdendir. Sanki hep görmüş ve hissetmişiz sanı­rız kendimizi ve bu inançtan güç alarak, bilincin doğduğu önemli anı dünyaya geldiğimiz anla özdeşleştiririz. Beş yıl boyunca, görme, işitme, koku alma, tatma ve dokunmayla donanmış işlemsel algısal mekanizma olan Renee adlı küçük bir kızın, tam anlamıyla kendinin ve evrenin kusursuz bilin­çaltında yaşayabilmiş olması, bu aceleci teorinin bir inkarıdır. Çünkü bilincin ortaya çıkması için bir ad gerekir.
Acı çeken insanın tanrılaştırılması düşüncesinin kitleler üzerinde büyüleyici bir güç ve etki yaratmasının temelinde bu yatmaktadır, kitleler ancak acı çekmiş olan bir varlıkla özdeşleşebilirlerdi. Ondan önce binlerce insan çarmaha gerilmiş, işkence görmüş ve aşağılanmıştır. Eğer onların düşüncesine göre bu çarmıha gerilen kişi tanrı mertebesine yükselebilmişse, onların bilinçaltında bu çarmıha gerilen tanrının kendileri olduğu anlamına gelmekteydi.
Bilincin uyanışının doğumumuzla çakıştığına yanlış yere inanırız. Belki de bundan başka bir canlılık hali hayal edemediğimizdendir. Sanki hep görmüş ve hissetmişiz sanırız kendimizi ve bu inançtan güç alarak, bilincin doğduğu önemli anı dünyaya geldiğimiz anla özdeşleştiririz. Beş yıl boyunca görme, işitme, koku alma, tatma ve dokunmayla donanmış işlemsel ve algısal mekanizma olan Renée adlı küçük bir kızın, tam anlamıyla kendinin ve evrenin kusursuz bilinçaltında yaşayabilmiş olması bu aceleci teorinin bir inkârıdır. Çünkü bilincin ortaya çıkması için bir ad gerekir.
Quimby tarafından büyük bir başarıyla kullanlan tartışma tekniği ruhsal bir akıl yürütmeden ibarettir. Hastayı ve kendinizi, hastalığın bilinçaltında bulunan yanlış inançlardan, temelsiz korkulardan ve olumsuz kalıplardan kaynaklandığımna ikna edersiniz. Bunu zihninizde açık ve net bir mantık çerçevesine oturtursunuz ve hastanızı hastalığın veya rahatsızlığın sadece bedende șekillenen çarpık ve yanlış bir düşünce kalıbından kaynaklandığına ikna edersiniz. Bu yanlış inanç, bir dış güç ve dış sebepler nedeniyle kendisini hastalık olarak dışa vurmuştur ama düşünce kalıplarının değiştirilmesiyle birlikte o da değiştirilebilir.
143 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.