Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Düğmeleri deliklerinden çıkardıkça, gömleğinin yakaları birbirinden ayrılarak önce güçlü boynunu, sonra da göğsünün birazını ortaya çıkardı. Benimle oyun oynar gibi, göğüs kaslarının hemen altındaki düğmede durup kol düğmelerine geçti. Kol düğmelerini birer birer, yavaş hareketlerle çıkardı ve komodinin üstüne dikkatle ve özenle bıraktı. Hafif bir inilti kaçtı ağzımdan, içimde gözü dönmüş, yabani bir şey vardı, en güçlü afrodizyak dolaşıyordu damarlarımda. Omuzlarını önce birbirine yaklaştırıp sonra da gevşeterek gömleğiyle yeleğini çıkarıp attı. Mükemmeldi. Her santimi. Teninin kalın ipeksi dokusunun altından görünen her bir biçimli sert kas dilimi. Hiçbiri kaba değildi. Hiçbiri fazla değildi. Aleti hariç. Tanrım.."
Kapının açıldığını duyunca kalp atışları hızlandı. Vücudunu saran heyecanla yerinde duramayıp ne- redeyse koşarak inmek istedi iki kat aşağı. Ama bu adamı tanıyordu ve onun ne istediğini de çok iyi bi- liyordu. Clay, Julia'nın koşarak boynuna sarılmasını istemezdi. Onu kendisi arayıp bulmak isterdi. Bunun üzerine Julia merdivenlerden aşağı
Sayfa 167
Reklam
Yemeğinizi daha çiğneyip yutmadan önce, mideniz araba aküsün­ deki asit kadargüçlü olan konsantre hidroklorik asit ile dolar. Kısmen çiğnenmiş biftek parçaları oraya ulaştığında, mideniz bunları yoğun bir şekilde öğütmeye başlar ve bifteği minik parçacıklara ayırır. Bu arada, safra keseniz ve pankreasınız, yağın sindirimine yardımcı olmak için
"Yaşam bir yolculuktur”, kalın harflerle yazılmış, kısmen büyük harfli mesaj da şöyle: KARAKTER güçlü bir KİMLİĞİ muhafaza etmekle alakalıdır.
Sarı-Özek’i işgal eden Juan-Juanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Bazen de onları komşu ülkelere köle olarak satarlarmış. Satılanlar şanslı sayılırmış, çünkü bunlar bazen bir fırsatını bulup kaçar, ülkelerine döne­rek Juan-Juanlar’ın yaptığı işkenceleri anlatırlarmış. Ama asıl işkenceyi, genç ve güçlü oldukları için satmadıkları
Sayfa 145 - Belleksizleştirme işlemi hem fiziken hemde ruhen bir müdahaleyi gerektirir.. (Mankurt geçmişini bilmeyen bir köle)Kitabı okudu
Güçlü bir kültür ve medeniyet üreten İslâm dünyası, X. yüzyıldan XVI. yüzyılın sonlarına kadar bütün Avrupa'yı etkisi altında bulunduran bir bilim, düşünce ve eğitim geleneği inşa etti. Bu güçlü ilim faaliyeti, sadece skolastik hıristiyan dünyasını değil, Ortaçağ yahudi düşüncesini de derinden etkiledi. İslâm düşünürlerinin etkisi altında şekillenen yahudi kelâmı ve İşrâkiliği bunun tipik örnekleri arasında zikredilebilir.
Sayfa 46
Reklam
Arkamı dönüp kapıya yürürken beyefendi sonunda konuşmaya karar veriyor. "Hoşreftar kelimesini biliyor musunuz?" Adımlarım kapı eşiğinin üstünde duruyor. . . . " Benimle barışmaya mı çalışıyorsunuz?" "Centilmenler gönül almayı bilmelidir." " Centilmenler gönül almayı gerektirecek şeyler söylememelidir." " Hanımefendiler de özür dilemeye çalışan adamlara karşı biraz insaflı olmalıdır!" " Zalim biri olduğumu söyleyen sizdiniz." "Pekâlâ. Hata bende, gidin buradan " " Elbette gideceğim. Üstelik bu hoşreftar bir gidiş olacak. Hoşça kalın Bay C." " Hoşça kalın Limon Çiçeği."
Her imtihan bir imkan, her imkan bir imtihandır. Öldürmeyen her darbe sizi daha da güçlü kılar.
Sayfa 106Kitabı okudu
Yönetici olan oydu, kadındı. Özel- likle Clay'in muhteşem suratındaki ifadeleri izlerken, onu okşarken gözlerinin yukarı doğru kaymasından bunu daha iyi anlayabiliyordu. Bu sırada Clay, Julia'nın avucunun içinde ileri geri gidip geliyordu. Julia boşta kalan elini süveterine sonra da sütyeninin kenarına daldırarak daha önce oraya
Sayfa 94
Bilgide çelişki var. İnsana kendisi her şeyi bilebilirmiş gibi geliyor, yeter ki öğrenmek istesin; fakat daha birkaç adım atmadan aşamadığı kalın bir duvar çıkıyor önüne. Tüm işleri bir daire içinde kalıyor ve o dairenin dışına çıkamıyor. Çözüm için gece gündüz kafasını çalıştırıyor fakat bir türlü çözüme ulaşamıyor çünkü aklının ötesine geçemiyor. Yine de içinde bu yolda güçlü bir arzu var. Ama biliyoruz ki ancak arzularımızı denetleyerek iyiliğe ulaşabiliriz.
Reklam
Gizli Tehlikelere Aldananlar
Bir grup da, ilimleri öğrenmiş, azalarını günahlardan arındınp, taatlere yöneltmişler; masiyetlerin görünürlerinden uzak durmuş; riya, hased, kibir, kin ve üstünlük tutkusu gibi nefsin huylarını ve kalbin sıfatlarını araştırmışlar ve bunlardan uzaklaşmak için nefislerine karşı mücadele ederek kalplerinden söz konusu huyların kalın ve güçlü köklerini sökmüşlerdir. Fakat bunlar yine de aldanmışlardır. Çünkü kalplerinin köşelerinde şeytan ve nefsin hilelerinin gizli olanlarından, çok derin birtakım kalıntılar vardır; farkına varamayarak onları ihmal etmişlerdir. Bunlar, tarlasını zararlı otlardan arındırmak isteyen çiftçiye benzerler: Tarlanın etrafında dolaşır, tespit ettiği zararlı otları çıkarıp atar fakat, başlarını henüz yerin altından çıkarmayanları belirleyemez ve zararlı bütün otların ortaya çıkıp göründüğünü zanneder. Bundan habersiz olunca da onlar çıkıp büyüyerek ekini alt üst ederek bozarlar. Bunlar bazen de halka karışmayı, kibirden dolayı terk ederler. İnsanlara aşağılayıcı gözle bakarlar. Bazıları ise, kendisine bu şekilde aşağılayıcı gözle bakılmasın diye dış görünüşünü güzelleştirmeye çalışır.
Yakında uyanacak olan annesi ve babasını düşündü. Tüm şato halk gece birdenbire ortadan kaybolan prens ve prensesene olduğunu merak edecekti Tüm kalbiyle onların yanına gitmek istedi. Kardeşini kurtaracak ve bir şekilde eve geri götürecek kadar hızlı ve güçlü olmayı istedi. Yorgun gözlerinin kapanmasına izin vermeden hemen önce, ağır bir gün bürtü duydu ve köprünün sarsıldığını hissetti. Bir iniltiyle, bakmak için kalkmaya çalıştı. Yaşlı bir kadın, ormandan çıkmış aksayarak köprüden karşıya geçiyordu Hayır. Sadece yaşlı değildi. Kadın oldukça yaşlı, uzun meşeler gibi asırlik eski çarşaflar kadar kırışık, kış göğü kadar griydi. Kamburdu ve tıpkı uzusian gibi boğum boğum kalın ağaçtan bir bastonla yürüyordu. Ama tilki gibi kurnaz gözleri hâlâ pırıl pırıldı ve bilgelik doluydu. lyice yaklaşarak prensin önünde durup onu yokladı. Prens ayağa hallemaya çalıştı ama gücü kalmamıştı. "Kimsin?" dedi kadın, çatlak bir sesle. Prens adını söylerken, onca yorgunluğa rağmen elinden geldiğince dimdik durmaya çalışıyordu. "Şanlı avcının kalbini delip geçen senin okundu." "Evet. Onu öldürmeyi umuyordum." "Karanlık ruhlar ölmez. Ama sonunda Verlorene döndüğü için minnettaria" Kadın dönüp arkasına baktı ve...
Son bin yıldır, Kaderini terk eden, kaybolmuş duyguların hepsi birden sanki yüksekçe bir yerden yuvarlanır gibi ona çarpmıştı. Sebastian, diğer duygularını bastırmaya yetecek kadar büyük bir ateşle Kaderin'in şehvetini harlayıncaya kadar, kadının içindeki korku, neşe, özlem ve inkâr edilemez cinsel açlık duyguları birbi- riyle
Sayfa 33
Ali'nin (k.v.) boyu uzun, görünüşü heybetliydi. Geniş omuzları, çok güçlü pazuları, uzun ve kalın bir boynu, sert ve tuttuğunu kopartan kuvvetli elleri vardı. Hızlı yürürdü ve hareketlerinde çevikti. Ciddi yüzünün yanında yufka yürekli, sevecen bir yapısı vardı. Kolay kolay öfkelenmezdi. Öfkelendiğinde sarı elbisesini giyerdi ve boynunun damarları patlayacak gibi şişerdi.
1.030 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.