DOKUZ - OĞUZ MENKIBESİ
Dokuz - Oğuzlar evvelce, Kumlançu adı verilen bir ülkede otururlarmış. Burada Tuğla ve Selenga adlı iki ırmak akarmış. Bir gece oradaki iki ağacın üstüne, gökten bir nus nütunu indi. Bu ağaçlardan biri sümü yani huş yahut kayın ağacı (bouleau), diğeri kasuk (yani Cihangüşâ’ya göre çamfıstığı, Mahmud-i Kâşgarî’ye göre fındık) ağacı idiler.
Gümüş Şimşek
Dünya işlerinden anlayan biri olarak siz de bilirsiniz ki Albay,insanlar ceplerinde başkalarının faturalarını taşımazlar.Bizim zaten kendi işlerimizi halletmekten,başkasına zamanınız kalmaz.
Sayfa 37 - Martı
Reklam
"Çalabilir misin eski şarkıları hala? Çal, sevgilim. Nasıl süzülür onlar kederimden, gizli ada limanlarına doğru çıkıp yola yumuşak akşam denizinde ilerleyen gümüş tekneli gemiler gibi, bilsen."
Gelme diyorsun Bu gel demektir Birazdan güneş dogacak Doludizgin atlılar geçecek yüreğimden Seni düşünecegim Gümüş mahmuzların parlaklığınca Yagmur nal izlerini ortmeden Sana gelecegim Bekle beni...
Bir Peygamber âşığının bize hediyesi...
YAĞMUR Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat En müstesna doğuşa hamiledir kainat. ... Hasretin alev alev içime bir an düştü, Değişti hayal köşküm, gözümde viran
O gün bugün, şehri dünyanın üstüne kapatıp bıraktım kapattım gümüş maşrapayla yaralanmış ağzımı ham elmalar yemekten göveren dudaklarım mırıldanmasın şehrin mutantan ve kibirli ağrısını. Azıcık gece alayım yanıma yalnız serçelerin uykusuna yetecek kadar gece böcekler için rutubet örümcekler için kuytu biraz da sabah sisi yabani güvercin kanatları renginde biz artık bunlar olarak gidiyoruz eylesin neyleyecekse şehrin insanı,
İsmet Özel
İsmet Özel
Reklam
Kaç zamirim ki sıfatlarım sayılsın, kaç dokuyum, kaç et parçası, biraz karbon var kalbimde elbette, sen de susun işte benim kadar. Altı çizili bir tebessüm gibi geçirilirken gövdeler, zamanın gümüş renkli labirentine, tekrarına lüzum görülmeyen bir mecazî katliam oldu ifadeler! (...) Kaç zamirim ki sıfatlarım sayılsın, kaç tarihim, kaç tarih kumbarası, biraz azot var beynimde elbette, sen de gazsın işte benim kadar. (...)” -
Küçük İskender
Küçük İskender
- Görsel: Sim Sim
Benim bütün hayatımda gördüğüm ve tahayyül ettiğim güzelliklerin hülasasısın (özetisin). Ben ne kadar şafak gördümse, incitmeyen ışıklarla ufukta yükselen güneşe ne kadar baktımsa, o kadar senin güzelliğinle temasa geldim, sabahları ılık rüzgârla gıdıklanan ve ürperen çiçeklerin tatlı renklerinde, latif kokularında sen vardın. Geceleri yumuşak gölgelikler arasında gezinen, gümüş yapraklardan berrak bir su gibi damlayan ay ışığında sen vardın. Sen yalnız güzel bir kız değil, her güzel şeysin. Sana bakan gözler, dünyanın bütün güzel ve harikulade şeylerinden vazgeçebilirler.
Sayfa 67 - Ötüken Neşriyat 2021 BaskısıKitabı okuyor
Senin silahın çürük, düşmanınki mükemmel ise, er geç bir gün, o düşmana mağlub olmaya mahkumsun.
Zaman bir ince yalnızlık nicedir Hayatın gözeneklerinden süzülen Bilenip gümüş hançerinde gecelerin Vuruyor hilal hilal bir mezar taşına.
Reklam
Peygamberler, ne bir altın ve ne de bir gümüş miras bırakmamışlardır. Ancak ilmi miras bırakmışlardır. İşte o mirasa konan, sonsuz bir haz ve nasip almış demektir.
fok balığına dönen kömürün aydınlığı, yıldırım, gözlerinin altındaki böcekler, sanrılı süvari bölüğü, tekerlek canavarlar, uyurgezer makinaların çığlıkları, gümüş tabletlerde sıvı mideler, etobur çiçeklerin yırtıcılığı kaplıyor yalın kır gününü ve senin uykunun sinemasını; Kaptan! mavi gözlerden koru kendini.
Güzellik, tıpkı güneş ışığı gibi, bahar mevsimi gibi, karanlık sulara aksi vuran, adına ay dediğimiz o gümüş deniz kabuğu gibi bu dünyanın muazzam gerçeklerinden biridir.
Resim