"Şimdiki çocuklar anaokuluna gidiyor, el ele tutuşup şarkı söylüyorlar. Bu, çocukların sadece oyun oynaması ya da zaman geçirmesi için değildir; bağlantı içindir. Bu sayede çocuklar birbirine, topluma bağlanmayı öğrenir."
Seçkin evlatlarını okutabilenler, bu çocukları bir yerlere kopyayla, hatırla gönülle gelen yeteneksizlere kurban etmeyen uluslar daima başarılı olmuştur.
"İnsan yetenekleri ölçüsünde çalışırsa, yaptığı işi de sever. Sevdiği iş de insanı kurtarır. İnsan sevdiği işi yapınca işinin büyüklüğünün küçüklüğünün de öne
mi yoktur."
Biz çocuklarımıza fırsat eşitliği veremedik, veremiyoruz. Yetenek muhakkak değerlendirilmesi gereken bir unsurdur, bunun sınıfı ve zemini olmaz. "Dağdaki çoban şu bölümü birincilikle kazandı," diye ara sıra haberler çıkar. İşte o saf yetenektir ve emin olun sayısı duyduklarınız ve okuduklarınızdan daha fazladır. Ama keşfedilememiş, değerlendirilememiş ve yönlendirilememişlerdir.
Diyeceğim şu ki aklı başında insan için en değerli kitap yoktur. Kitabı okumak önemlidir; onu nasıl okuduğun, nasıl hatırda tuttuğun önemlidir. Kitabın kendisi okumak kadar önemli değildir.
Dil elbette bir de sosyallik demektir. Yeri gelmişken dikkatimi çeken bir husustan bahsedeyim. İnsanların yalnızlığa, yalnız yaşamaya da eğilimi artıyor. Öteden beri alışık olduğumuz komün yaşamının kurumları, düzeni silinmeye yüz tutmuştu zaten; artık ortadan da kalkıyorlar. Bu tür değişimler insanı mahkûm eder. Çünkü dil, beraberlikle gelişir. Bugünlerde birçok insanın konuşma ihtiyacı içinde olduğunu ama konuşamadığını da fark ediyorum. Bu kişiler, birini yakaladıklarında da dırdırcılık yapıyorlar. Tam çaçaronluk! Kimsenin șüphesi olmasın, bu toplumsal açıdan da kişisel açıdan da büyük bir sıkıntıdır.
"Farklı kaynaklardan, farklı alanlarda okumalar yapacaksınız. Doğrusu sadece tarih okuyan çocuğa ben diploma vermem. Sadece tarih bilerek tarihçi olunmaz.Sadece hukuk bilerek hukukçu da olunmaz.Bağlantılı alanları öğreneceksiniz."