Sonra gözlerine dolan, neredeyse düşeyazan yaşları hissetti. Bir şey söylemek istedi ama olmadı. Kafasının içinin büsbütün gözyaşlarıyla dolduğunu hissetti.
Gündüzün ufku gökle birleşti ve etrafındaki her şey sonu olmayan beyaz bir aleve dönüştü. Döndü ve göğsünü nemli toprağa yasladı. Toprak nabız gibi atmaya başladı. Genzinde dolaşıyordu toprak kokusu, ve tufan gibi damarlarına dökülüyordu.
Öyle ki aklına üşüşen düşünceden kurtulmak için kafasını ellerinin arasına alıp saçlarını çekiştirdi. Fakat düşünce aynı yerde duruyor, hiçbir yere gitmiyordu: Kocamandı, sendelemiyordu ve kafasının içinde gümbürdeyip duruyordu.