Nesnel yasalar olduğu kadar tekil gerçeklikler de mevcuttur. İki ayrı gibi görünen kanalın kaçırdığı nokta, birinin diğerinin yanılsama olduğunu düşünmesidir. İsmet Özel’in, insanlar hangi dünyaya kulak kesildiyse öbürüne sağır, dediği dizesi buna iyi bir örnektir. Nesnel yasalara göre yaşamayan tikel varlıklar, mutsuz olmaya yazgılıdır. Mutsuz varlıklar olmaya yazgılı olmak ise salt bu tikel gerçekliklerle de sınırlı değil. Nesnelliğin mutlak hakikati de tikel insan varlığını mutsuz eder çünkü bir belirlenmiş, özgür iradenin yanılsama olduğunu ortaya koyar. O halde şeyleri hakikat ve gerçeklik olarak ele almak yetmez; hakikat ve gerçekliğin yanına, ikisinin mücadelesinden doğan çelişik bir ifadenin de yanılsama boyutu olduğunu tanıtlamamız gerekir. Her bir eylem ne iyiye ne de kötüye denktir. Bununla beraber yanılsama, insan duyumsallığının da yazgısıdır. Döngüsel tarih anlayışına sahip olan antikler, belirli bir süreden sonra nitel bir sıçramayı mitostan logosa/akla doğru evriltti. Ne nesnellik ne öznellik tek başına yeterlidir. Nesnellik bir hakikat rejimidir. Rejim olmak bakımından da yanılsama ve hayal gücüne sahip olan insan açısından kurtulamaz bir çiledir. İki ayrı uç da titizlikle ele alınmalı.