"Sokak çocukları sizin kullanabileceğiniz askerleriniz değil." Savunması sesliydi ve arkadaşlarını ilk defa kendi yanına çekmek istiyordu. "Hiçbirimiz sizin satın alacağınız kişiler değiliz. Bizi serbest bırakın."
Diğer seçim yapan adamların da dikkatini çekmişti fakat hiçbiri böyle hırçın bir erkek çocuğunu istemiyordu, hepsi uysal olanlara yöneliyordu.
"Siz sokak çocukları değilsiniz," dedi Önder ve başını gurur duyuyormuş gibi aşağı yukarı salladı. "Sokak Nöbetçileri'siniz. Benim ise askerim değil, çocuklarım olacaksınız."
"Tercih hakkı sunmuyorsunuz," dediğinde çocuğun sesinin ayarı düşmüştü ama hâlâ öfkeliydi. "Bize istemediğimiz hayatları vereceksiniz, değil mi?"
Önder, hayal kırıklığıyla gülümsedi. "İstediğin bir hayatı mı yaşıyorsun, oğlum? Hiçbiriniz şu anda istediğiniz hayatları yaşamıyorsunuz ve bundan daha kötüsünü yaşayamazsınız. Siz sokaklara terk edilmiş ve herkesin unuttuğu çocuklarsınız. Siz kimsenin umurunda değilsiniz."
Arka tarafta kalan Lâl hareket etmeyi kesmiş, erkek çocuğuna bakıyordu ve onu bir yardım eli olarak görmüştü.
Erkek çocuğu Önder'in haklı olduğunu biliyordu ve dediklerine cevabı yoktu ama başka bir cümle dudaklarından döküldü. "Bir gün buradaki çocuklardan yaşamaya devam edecek olanlar var. Büyüyecekler. Unutulduklarını ise hiçbir zaman unutmayacaklar, insanlardan intikam alacaklar."