Ölümü bilimsel anlamda ilk araştıran hekimin Fransız Xavier Bichat olduğu tartışma götürmez. 1700'lerin sonlarında Bichat ölümü izleyen ilk anlarda insanları ve hayvanları incelemeye başladı. Suçlular giyotinle idam edilince düşen kafalarını da, başsız bedenlerini inceliyordu. Canlı köpeklerin göğsünü kesip açıyor ve soluk borularına vanalar takıyordu. Böylece vanayı kapatarak köpeğin ciğerlerine hava akışını kesebiliyordu. Bu araştırmalarında köpeğin kanı kırmızıdan siyaha döndüğünde artık ölümün uzak olmadığını keşfetti. Bu tüyler ürpertici deneyler sonucunda Bichat kalp akciğerler ve beyin arasında çok sıkı bir bağ olduğunu gördü. Nitekim bunlar artık yaşamın 3 ayağı olarak nitelendirilecekti. Akciğerler çalışmazsa koyu renkteki kanı beynin çalışmaya devam etmesi için gerekli renk olan kırmızıya dönüştüremiyordu kalp çalışmazsa diğer iki organa kan gönderemiyordu. Bu güçler bütün bedene dağılmış birbiriyle bağlantılı bir sistem oluşturuyorlardı.
Bichat, "Yaşam ölüme direnen bir işlevler topluluğudur," sonucuna varacaktı.