“Etrafınıza şöyle bir göz gezdiriniz! Gerçek hayat denilen şeyin ne olduğunu, nerede olduğunu bilmiyoruz bile! Kitaplarımızı, hayallerimizi elimizden alsalar, öylece ortada kalakalacağız.”
Bu bataklığın suyu da çamuru da;
-Delikanlılıkla elikanlılığı bir tutan.-
-Her şeye hakkı/m var koca zihniyeti ile
-Namus etiketini sadece kadınların alnına yapıştıran, namusu apış arasına sıkıştıran,
-Ve bunca kötülük dururken, öpüşmeyi ayıba, sevişmeyi ahlaksızlığa yakıştıran zihniyetten gelir.
-Bazılarının gözünde, kadının çörek otu kadar
Okuma vakti mesele ediliyorsa, ortada okuma arzusu yok demektir; çünkü aslına bakılırsa, kimsenin hiçbir zaman okumaya vakti yoktur. Ne küçüklerin ne gençlerin ne de büyüklerin. Hayat, okumaya vurulan sürekli bir köstektir.
Oblomov içini çekti:
- Ah! Bu hayat, dedi.
- Nesi varmış bu hayatın?
- İnsana rahat vermiyor. Başını derde sokuyor. Ne olur, şöyle bir yatıp uyuyabilsem... Hiç kalkmadan...
-Işığı görmeyi bilenler için, hayat her zaman gülümsemeye hazırdır.-
-Gerçek karanlık, dışınızdaki ışıksızlık değil, içinizdeki umutsuzluktur.-
-Umut:
ışıksız kaldığında, ben bu karanlıktan mutlaka kurtulacam,
bir elimde ayı diğerinde güneşi tutacam diyebilmektir.-
-düştüğünüz yerden kalkmışsanız,
kırıldığınız yerden çiçek açmışsanız;
-yılmamayı, yitmemeyi, çabalamayı öğrenmiş, karanlıktan aydınlığa çıkmışsınız demektir.
-Keyif, yaşamı ıskalamamanın ödülüdür.-