Hayat, soğuk kayıtsız, herkesin maskelerini çeker alır zamanla; maskeleri de hani çoktur herkesin. Fakat bazıları hep aynı maskeyi kullanırlar, ister istemez kirlenir, yıpranır bu maske, tutumlu kimselerdir bunlar. Bir kısmı evlatlarına saklarlar maskelerini; bir kısmı da vardır ki boyuna maske değiştirirler, ama yaşlandıklarında görürler ki bir sonuncu maske kalmış ellerinde, ve bu da pek çabuk eskir, o zaman maskenin gerisinden gerçek yüzleri çıkar ortaya.
Aşk dediğin elbet bir yol bulur.
Sanma 3 günlük bu hislerim, Ben burada her gün seni bekledim, Gel beni kendinden mahrum etme n'olur, Bu hayat sen yoksan zehir olur. Aşk dediğin elbet bir yol bulur.
Reklam
104 syf.
10/10 puan verdi
Yalnızlığın yansıması // Fikret Dağlı ...Yalnızlık, insanın iç dünyasında dolaşan, zamanla ve yavaşça çoğalan bir gölge gibidir. Bu gölge, bazen sessizlikle, bazen de kalabalıklar arasında gizlice ya kılınan bir fısıldıyor kendini hissettirir. Yalnızlık, insanın kendi varlığıyla baş başa kaldığı, düşüncelerin, duyguların ve anıların içsel bir yolculuğa dönüştüğü bir süreçtir. Bu yolculuk bazen de içsel bir savaşın ortasına atar insanı. Yalnızlığı merkezine alarak insanın karmaşık duygusal labirentlerinde bir yolculuğa çıkarmayı hedefledim diyor kitabın şahane bulduğum önsözünde yazarımız #FkretDağlı #yalnızlığınyansıması Birbirinden farklı iki hayat, iki farklı karakter, iki ıssız yürek Profesör Adem ve İsa... İki farklı insan... yolları bir sahilde kesiştiğinde ortak da bir noktaları vardı, yalnızlık...Asıl hikaye şimdi başlıyor, birbirlerinin yalnızlığını giderebilecekler mi, yoksa kendi yalnızlıklarında kayıp mi olacaklar? Neler yaşadılar, neler konuştular, nasıl birbirlerine ayna oldu bu iki insan. "Peki, benzer yönlerimiz nedir"? dedi. "Yalnızlığımız" "Peki, Yalnızlık da paylaşılabilir miydi"? İnceden gelen ve şaşırtan bir son... kitap son derece akıcı, sade dili ve psikolojik gözlemleriyle de takdir ettiğim bir kalem ve kurgu;
Yalnızlığın Yansıması
Yalnızlığın YansımasıFikret Dağlı · Salon Yayınları · 202410 okunma
Ah! Prometheus'un ateşini insan böyle ödüyor işte! Bu sıkıntıya katlanmakla kalmayacak, onu seveceksin; içinde doğan kuşkulara, sorulara saygı göstereceksin. Bunlar hayatın taşan, fazla gelen kuvvetleridir; en çok da mutluluğun en son sınırına vardığı, bayağı isteklerin sona erdiği zaman ortaya çıkarlar; sıradan bir hayat içinde doğmazlar. İhtiyaç ve dert içindeki insanlar onlarla baş edemezler. Halk yığın yığın şüphe bulutlarını, anlamak çabasının verdiği sıkıntıyı bilmez. Fakat zamanında cevap arayanlar için bu sorular bir yük değil , tersine bir nimettir.
“Bu hayat, her hastanın yatağını değiştirme arzusuna kapıldığı bir hastanedir.”
Umut etmek için, hayal kurmak için, iyi bir ömür yaşamak için hepinize gereken kendi kendinizi inşa etmenizi öğrenmektir. Hayat denen köprüden ancak bu şekilde geçebilirsiniz.
Sayfa 284Kitabı okudu
Reklam
İlk kez gördüğümde anlamıştım Gözlerinden belliydi çökmüştün zaten Anlam veremedin belki ama Yüreğimi hissettin Aynı şeylerdi işte Seninki ve benimki Duyduklarımız doğruysa Pek bir ümit yoktu artık bu hayat için yaşamaya
Korku
Bilinmeyen korkutur, korkulan şeyin ne olduğunu bilememek dehşet verir. Bu nedenle insan, bilinen bir tehlikeden korkmayı, ne olduğunu bilmediği bir şeyden korkmaya yeğler ve ne yapar yapar, korktuğu şeyin adını koyar, bilirsiniz.
Engin Geçtan
Engin Geçtan
Okyanuslar dan yıldızlar inciler getirdim dağlardan çiçekler getirdim ışıkyılından umutlar getirdim hepsi bu değil cennetten hayat getirdim Adını Aşk koydum buda yetmedi Adını şans koydum
İnsan bir kere öğrenmeye başladı mı, artık peşini bırakmamalı. Araya azıcık soğukluk girdi mi bu ilim dedikleri namert, adamı ürkütür. Hayat ile fazla ünsiyet muayyen bir yaştan sonra insanları çok şey öğrenmekten, yani usulü dairesinde öğrenmekten uzaklaştırıyor.
Sayfa 72 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Oyalanmaya bayılıyoruz milletçe. Durduğumuz yerden, olduğumuz kişiden ve bulunduğumuz andan memnuniyetsiz, daha farklı ve yeni olanın peşine düşmekle meşgulüz. Meşgale edinmeye çalışırken aklımızı ve yüreğimizi andan mahrum ederek başka şeylere işgal ettiriyoruz. Ve bu işgal bizi olabileceğimiz potansiyelden günbegün uzaklaştırıyor.
Kendini yürüdüğü yola adayanlara , bu yolda mutlu olup aynı zamanda hayatlarının tadını çıkarabilenlere çok özeniyorum dostum , bazen öyle anlar geliyor ki sanki bu devasa insan topluluğunda ; bu kargaşanın ve kaosun içinde gerçekten yolumu netleştirip hayatımı akışına bırakamayacakmışım gibi hissediyorum . Kaybolmuşluk beni yeyip bitiriyor , yok ediyor .Fakat düşündükçe de yine kendimi belli şeylerle şartlandırıp hayatımı dar bir kalıbın içine sokmuş gibi oluyorum.
Yaptıkları , hesapsız kalır zanneder insan .. karşındakinin verdiği tepki sadece yanan canından çıkan acı boyutunun göstergesidir . Unutmamalı kimse senin hesabını hayat soracaktır . Sen hangi konuda iyi isen o konuda senden iyisini çıkaracaktır karşına ve yaktığın yerden çok daha şiddetli yanacaksın üstelik senin canın çok daha fazla yanacak çünkü yaktığın kişinin sebebi vardı “seni sevmek gibi bir sebebi “ bunun azim ve dirayeti mücadele ruhu kısmen hazırdı . Ama sen değilsin çünkü senin tek amacın yakıp yıkıp kullanıp ortada bırakmak .. bu yüzden unutma senin canın çok yanacak ve öyle böyle değil çok yanacak .. kendi yarattığın cehennemi yaşarken bas ucunda oturup saçlarına dokunurken acını bedenine almaya çalışan o insana olan ihtiyacını hissedeceksin onun yokluğu ayrı kendine yaptığın ayrı yandığın cehennem ayrı vururken seni ANLAYACAKSIN .. sana anlatamadıklarımı
Artık bittiğini gördüğüm bu sevgiyi yaşatmak anlamsızdı. Bulutlanan bir aşkta hayat aramak, ağır bir hastanın kesinleşmiş akıbetinden ümit beklemek gibidir.
Sayfa 73
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.