“Köyde kimse yok / Ne bir insan, ne de taş üstünde bir taş / Çocuklar yok / Enkaz çığlık atıyor/ Ve bir anne kendini sallıyor uyuyabilmek için / Bebekler, küçücük çocuklar / Çamurla kaplanmış / Yollarda bulunmuşlar / Onlarsa konuşuyor / Amaçları savaş / Ne laf ama… Düşen bombalar / Amerikan yapımı / Yeni Ortadoğu / ‘Pirinç kadın’
Olay her zaman buraya geliyordu, öyle değil mi? Be- nim onu fethetmek istediğim kadar o da beni fethetmek istiyordu. "Hayır," diye mırıldandım onu emmeye devam ede- rek. Şu an duramayacak kadar çok azmıştım. Ah, küçük, vahşi kedimi dize getirmeye bayılıyordum. Kıvranmaya devam ediyordu. "Evet," diye inledi. Ardından daha
Sayfa 25
Reklam
Bizde utanma stresini başlatan şey, az önce anlattığım, "Hayır", "Yapma" gibi müdahaleler. Henüz yeni yürümeye başlayan bebek, eyleminin onay görmemesini uyarı değil terk edilme olarak algılıyor… Bir çocuğun en korktuğu şey, bakım veren tarafından terk edilmek. Ebeveynin/bakım verenin ölmesi korkusundan dahi daha baskın çocuğun terk edilme korkusu.
Yalnız geçirilen kalabalıklardansa tek başına yalnızlığı tercih ederim. Hem kim demiş yalnız olduğumu? Ben ne güne duruyorum yavhu? Oturup da şu köşeye, düşünürüm bir bir neden böyle diye, sohbet sohbeti açar... Deli miyim? Ha yok, henüz dili fazla uzadığında susturabiliyorum içimdeki fısıltıları. Asıl delilik bu suni kalabalıklar içerisinde yaşamak değil mi? "Yalnız kalmak bir ilaç mı, yoksa hastalığın ta kendisi mi?" Buraya geldiğimden beri her şeyim turp gibi. Artık susmak zamanı gelmedi mi? Siz... si.. siz, bunları okuyor muydunuz? Deli miyim? Hayır.
Lacivert gece, kırık bina, Galatasaray, şükrü ve kitaplar
Akşam oluyor, açık balkon kapısından odaya giren soğuk hava kollarıma çarpıyor. Hoşuma gitti bu durum. Sanki soğuk havaya kafa tutmuşum. Esersen es bak üşümüyorum işte. Bu aralar kafa tuttuğum olaylar artıyor. Yaşama inat ediyorum sanki. Hayır böyle yasanilmaz bak böyle de yapabilirim. Kadere karşı gelmek gibi... Ben istedim bunları oysa ki. Ama
- Öyle değil Vanya. Anlayıp anlamamak meselesi değil. Baba sevgisinin kıskanç olduğunu bilmez misin? Babam Alyoşa ile aramızda olup bitenin onun haberi olmadan, kaş göz arasında geçivermesine kızıyor. Böyle bir macerayı aklından bile geçirmiyordu. Alyoşa ile aşkımızın acıklı sonunun, evden kaçmanın doğrudan doğruya "alçakça ikiyüzlülüğümden" kaynaklandığına inanıyor. Başlangıçta aşkımı ona açmadım; tam tersine onu sır olarak sakladım. İşte babamı en çok bu üzüyor. Emin ol Vanya ona evden kaçmamdan, kendimi sevgilime vermemden çok samimiyetsizliğim dokundu. Bugün bana kollarını açacağını düşünsem bile kırgınlığı tam olarak silinmeyecek. Yarın öbür gün sitemler, anlaşmazlıklar başlayacak. Zaten senin dediğin gibi kayıtsız şartsız affetmeyeceğini de biliyorum. Ona her şeyi olduğu gibi söylesem; onu nasıl kırdığımı, anladığımı itiraf etsem; bugünkü mutluluğumun bana nelere mal olduğunu ve çektiğim acılara nasıl katlandığımı anlatmaya çalışsam... Buna rağmen beni anlamak için çaba göstermediğini görürsem çok üzüleceğim. Daha sonra benden karşılık olarak yapamayacağım şeyler isteyecek. Alyoşa'ya, yaşadığımız şeylere beddua etmemi, sevgimi lanetlememi, şu son altı ayı hayatımdan silmeyi istemeyecek Vanya! Ama ben ne kimseye beddua edebilirim, ne de pişmanlık duyarım. Ne yapalım, olan oldu. Hayır, Vanya, dediklerin şimdi olamaz. Henüz vakit gelmedi.
Reklam
"Madem bu topraklarda bu kadar uzun süredir yaşamışsınız, neden bu kadar azsınız? diye sordu Pippin. "Çok mu ölen oldu?" "Yo, hayır! dedi Ağaçsakal. "İçeriden kimse ölmedi diyebilirsiniz. Bazıları uzun yılların kötü kaderine kurban gitti tabii ki; daha çoğu ise ağaçlaştı. Lakin hiçbir zaman çok kalabalık olmadık ve hiç
Microsoft’un De Groot’u arama nedeni, ClearType adlı girişimi için yeni font arayışında oluşuydu; başlangıçta e-kitaplar için geliştirilen bu yeni teknoloji ekrandaki netliğin artmasını sağlıyor. De Groot onlara Consolas’ı önerdi; yüksek derecede stilize bir fonttu bu, Courier gibi daktilo görünümünün yalınlığını, normalde bu tür kullanışlı bir yazı karakteriyle birlikte düşünülmeyen bir derinlik ve sıcaklıkla sunuyordu. Consolas, kısa sürede Microsoft’un Vista işletim sisteminin vazgeçilmez bir parçası oldu... Fakat asıl etki bırakan font De Groot’un tasarladığı bir sonraki yazı karakteri Calibri oldu. Aslında, onun bütün kitle iletişiminin çehresini değiştirdiğini söylemek haksızlık olmaz. Calibri büyük bir görsel etkiye sahip yuvarlak, esnek bir sans serif; 2007 yılında Microsoft’un seçtiği font o oldu. Sadece Word için değil (orada serif Times New Roman’ın yerini aldı), aynı zamanda Outlook, Powerpoint ve Excel için de (orada Arial’ın yerini aldı) standart font oldu... Bu da onu Batı’nın en yaygın fontu yaptı. Peki en iyi font yaptı mı? Ya da en çok yönlü? Ya da en baştan çıkarıcı, şaşırtıcı, güzel? Elbette hayır. O font henüz gelmedi.
Sayfa 330Kitabı okudu
Hayır, Byron değil başka biriyim ben, Henüz adı duyulmamış bir gözde. Bir gezgin onun gibi, kovalanmış her yerden, Fakat Rus olan benliğiyle. Ben erken başladım, erken bitireceğim, Ve biliyorum çok az şey başaracak olduğumu; Ruhumu bir okyanus gibi hissetmedeyim Kırık umutların yüküyle dolu. Kim ulaşabilir haşin okyanusa Gizlerine onun? Ve kim İletecek düşüncelerimi kalabalıklara? Ya tanrıyım ben, ya da hiç kimseyim!
Sayfa 12 - Hayır, Byron Değil Başka Biriyim BenKitabı okudu
İnsanların, bitkilerin, hayvanların, cansız varlıkların ve bir de eğer varsa göremediklerimizin de içinde bulunduğu bu Dünya gezegeninin kendi ekseni etrafındaki dönüş hızı ekvatorda saatte 1.670 km olarak hesaplanmış. Evet, yanlış okumadınız, saatte 1.670 km! Bu, ses hızından da yüksek bir hız manasına gelmektedir. Bir örnek vermek gerekirse,
Sayfa 12 - Yüzleşme YayınlarıKitabı okuyor
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.