Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Umudumun hayreti beni utancımdan öldürebilir.
İslam'ın kutsal kitabına Goethe'nin gösterdiği saygı, hayranlığının yanı sıra bu kutsal kitabın bilhassa dilden mülhem değerine dayanıyordu. Gerçi o Kur'an'ı orijinal dilinde okuyamıyordu, fakat onun olağanüstü ince edebî hissi, metninin kalitesini anlamasına yetiyordu; yeter ki Kur'an eksiksiz bir tercüme ile önünde bulunsun. Eğer Herder Kur'an'ı bir dil âbidesi olarak övüyorsa, bu demektir ki aynı mukaddes kitap onun genç dostunda da tam bir yankı bulacaktır. Goethe bunu tekrar be tekrar ifade etmiştir: Doğu Batı Divanı'nın baskı için kullanılmayan bir tanıtım notunda şiar, "hayreti mucip Kur'an"ı Arap şiirinin diğer eserlerinin yanına yerleştirir.
Reklam
Dil,yol arkadaşımız olan insanların ve kendimizin tarih boyunca birikmiş anlamlı deneyimimizin sembolik ambarıdır,ve böyle olduğunca,bir şiir yaratmada uzanıp bizi kavrayıveriyor. “Bilmek”anlamına gelen özgün İbranice ve Grekçe sözcüklerin “cinsel ilişkide bulunmak”anlamına geldiği de unutulmamalı.İncil de “İbrahim karısını bildi ve o gebe
Sayfa 112Kitabı okudu
"İnsan, hayreti ölçüsünde bilgedir..." • Mehmet Salah •
Sen Derviş Olamazsın
"İnsan, hayreti kadar insandır. Tefekkürü kadar insandır. Şahitliği kadar insandır. Takdir gücü kadar insandır. İnsan, Cenab-ı Hakk'ın yatarımlarını hangi seviyede takdir edebiliyorsa o kadar yüksek bir mertebededir. İnsan, Cenab-ı Hakk 'ın sanatları karşısında etkilendiği, onların kıymetlerini takdir edebildiği kadar yükselebilir. Bu görevine kayıtsız kaldığı nispette aşağı düşer.. "
Sayfa 24 - Timaş yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Lakırdı
Tarih anlatısıyla yükselmek, bir diğer değişle terakki edebilmek mümkün müdür? Yanıtının peşine düşmeyeceğim. Mümkünatını kenara bırakayım, buna ikna olunduğunu, bunun afiyetle yutulduğunu belirteyim. "Yalan yazan tarih" hayreti muciptir mesela. İkna olunuşun bir başka neticesi de anma günlerinin tatile dönüşmesi. Sanırım tüm anma günleri, matem günleri, bayramlar, kutlamalar, kurtuluş günleri, tarihi bahis konusu yapmanın geleceğin anahtarı olduğuna, gelecekte var olabilmeye dair ön kabulle gündeme girdi. Milli (resmî) bayramları, bayramdan saymayanlarla, Ramazan ve Kurban'a yabancı kalmayı tercih edenlerin buluştuğu ortak payda tatil. Çalışma düşüncesine sanırım sadece tatili hayal ederek tahammül edebiliyor tüyük Bürk milleti. İmparatorluk bakiyesi dövletin, tabiatına (modern Türk Cumhuriyeti) muarız hökümetlerce yönetilmeye başlandığı çağlardan evvel (aşağı yukarı 12 Eylül öncesine işaret ediyorum), laikliğin üzerine titrediği çağlarda bile, dini bayramlardan tatil çıkarılabilmiş. Yani tatil için, dinsel olmayan devlet, lâ-dinîliğe ara vermiş, biraz dinsel olmuş. (Burada elbette Türk tipi laikliğin, yoğunluğu büyük oranda azaltılmış, kıvamı seyreltilmiş Fransız laikliği olduğunu hatırlamak gerekir çünkü giyotinlerin meşalelerle parlamadığı yerde anayasanın kıymeti, gazetelerin, biriktirilen kuponlar karşılığında dağıttığı yemek kitabından hallicedir.) Tatili bu kadar seviyor olmamızdan ötürü, 60'larda gastarbeiter olmuş olabiliriz. Neticede tatil özgürlükse, arbeit macht frei.
“Meğerki neymiş,” demiş hevesi kursağında kalan, “ah ne aymazım ben, yine görmüşüm bedenin rüyasını.” Hayreti hüznüne baskın, ruh devam etmiş: “Meğer o da hep beni görürmüş rüyasında. Meğer aynı kumaştanmışız ha! Demek, ben ancak onun rüyasında kanat çırpmaktaymışım, vay canına! Bedenin rüyasıymışım ben! Can kafesinde mahpusum yine, o uyanınca.”
"Ben her sabah üzümlü kek yerim;o kadar." Karşımdakinin özelliğime, şaşmazlığıma...hayreti, hoşuma gider. Bu nedenle birisiyle yaşamak korkunçtur. Geldiğinde, üzümlü kek yemediğimi anlamasın diye, her sabah yemeğe başlarım. Etken taraf ben olduğum için, o da yemeye başlar. Oysa iki üç gün sonra, zeytin peynir burnunda tüter, ve dördüncü gün beni terk eder."Oh" derim benim de içim bayılmıştır.O kendi evinde, ben kendi evimde, birbirimizden habersiz, zeytin yemeye, avucumuza tuz döküp yalamaya başlarız.
Reklam
AHMAKTAN KAÇIYORUM
Hazret-i Îsâ, sanki kendisini bir aslan kovalıyormuş gibi canhıraş bir şekilde kaçmaktadır. Adamın biri, bu hâle hayret ederek ardından koşar ve seslenir: “–Hayrola, ürkütülmüş bir kuş gibi çırpına çırpına niçin ve nereye kaçıyorsun? Arkanda kimse yok ki!” der. Îsâ -aleyhisselâm- o kadar hızlı koşmaktadır ki, acelesinden adamın suâline cevap
Çocuk ve Savaş
Çocuk deyince sınırsız hayal gücü, çevresindeki her şeye hayreti olan ve dolayısıyla soracağı sorusu çok olan, keşfetme arzusu dur durak bilmeyen, heyecanlı, şaşkın, çok plan yapma ihtiyacı olmayan ve anlık hareket edebilen canlılar geliyor aklıma.
Sayfa 26
İnsan, hayreti kadar insandır. Tefekkürü kadar insandır. Şahitliği kadar insandır. Takdir gücü kadar insandır.
Sayfa 24 - Timaş Yayınları Şubat 2024Kitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.