Peygamber (s.a.v) Kabe'de tavaf ederken müşriklerin yanından geçti. Geçerken bazı sözler söyleyerek onunla alay ediyorlardı. Rasûlullah'ın kızmakta olduğu yüz şeklinden anlaşılıyordu. İkinci defa yanlarından geçerken yine onunla alay ettiler. Sonra üçüncü defa aynı durumla karşılaştı. Bunun üzerine Peygamber durdu ve dedi ki: Ey Kureyşliler! Beni dinliyor musunuz? Canımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, sizi hizaya getirecek bir din getirdim; bu dine uymazsanız helak olursunuz. Ravi şöyle dedi: Peygamber o topluluğa öyle tesirli sözler söyledi ki hepsi pür dikkat dinlediler." Allah Teala onların Peygamberi kaş-göz hareketleriyle alaya almalarını ayetinde şöyle anlattı: O kâfirler zikri/Kur’ân’ı işittiklerinde, neredeyse gözleriyle seni devireceklerdi. Ve derler ki: “Şüphesiz ki o, bir delidir.” (68/Kalem, 51)
Ebu Musa el-Eş’ari (Allah Ondan razı olsun)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Allah bir ümmete rahmetle muamele etmek isterse o milletin peygamberini onlardan önce vefat ettirir.
Peygamberlerini ahirette onlara önder ve kılavuz yapar. Bir milleti de helak etmek isterse onlara azap gönderip canlarını alır ve peygamberlerini hayatta bırakır. Onun gözü önünde onları mahveder. Peygamberi yalanlayıp emrine karşı gelmeleri yüzünden onları helak ederek peygamberlerini de memnun ve teselli eder.” (Müslim, Fezail 24)
Alper Canıgüz, Emrah Serbes ve Murat Menteş… maddi refaha kavuşunca ağız tadını yitirmiş üç romancı. Kutsal kitaplardaki lanetlenip helak edilen kavimlerin akıbetine benzer bir şey gelmiş başlarına: Yazamıyorlar!
"Allahım! Onlar yaya ve yalın ayaktırlar; Sen, onlara binecek ver!
"Allahım! Onlar çıplaktırlar; Sen, onları giyindir.
"Allahım! Onlar açtırlar; Sen, onları doyur!
"Allahım! Onlar fakirdirler; Sen, onları fazlın ve keremin ile zengin eyle!"
Sonra da, dilinden düşürmediği duasını tekrarladı:
"Allahım! Bana yaptığın vaadini yerine getir! Allahım! Bu bir avuç mücahidi helâk edersen, artık Sana yeryüzünde ibadet edecek kimse kalmaz!"
Sakallı bir anarşist olan Kropotkin, aynı zamanda büyük ayrımın bir doğa bilimcisiydi. 1902 yılında yazmış olduğu Mutual Aid (Karşılıklı Yardımlaşma) isimli kitabında, var olma mücadelesini herkesin herkese karşı olduğu bir durum olarak değil, organizma yığınlarının düşman bir çevreye karşı yürüttükleri mücadele olarak değerlendirmiştir. Dayanışma
Allah korkusundan ötürü ağlayan kimse cehenneme girmez. Günahları işlemeye devam eden de cennete giremez. Şu da var ki eğer sizler, hiç günah işlemeyecek olsanız Allah Teâlâ sizleri helak eder ve yerinize günah işleyip tövbe eden bir kavim getirir. Allah da onları bağışlar.