"Gölgelerin kaşlarının keskin çizgisine çarpma şekli, gözlerinin parıltısı, çenesinin duruşu... Bunlar muhtemelen şimdiye kadar çektiğim en iyi fotoğraflardı."
"Ruhunun her gölgesini ve güzel, çok katmanlı kalbinin her bir parçasını istiyordum. Sahip olduğum ışığın her damlasını, o beni tamamen tüketene dek ona vermek istiyordum. Ta ki ben onun, o da benim olana kadar."
"...Ne yazık ki ben yanlış yönlendirilmiş bir ahlak duygusu yüzünden onu kaybetmeyi göze alan kahraman olmaktansa, onu yanında tutacak bir kötü adam olmayı tercih ederdim."
"Ruhumun her zaman boş olacağını sandığım bir parçasını doldurdun ve var olduğunu hiç bilmediğim yaralarımı iyileştirdin. Sonrasında fark ettim ki.. Daha önce aşka inanmıyor değildim. Sadece tüm aşkımı sana saklıyordum."
Ilk kitaptan sonra çok mutluydum çünkü sorunun karakterlerde olduğunu sanıyordum fakat öyle değilmiş. Bu kitap benim için tam bir hayal kırıklığı oldu, ilk kitaptan sonra okumayı düşünmüyordum ama Rhys başta çok farklı geldiği için şans vermek istedim.
Bunu söylemek çok garip ama kesinlikle birinci kitap daha güzeldi, daha akıcıydı ve kendini okutuyordu. Bu kitap sadece.. hayal kırıklığı. Başta Rhys'in çok derinlikli ve farklı bir karakter olduğunu düşünmüştüm(ayrıca Rhys'in geçmişi çok ilgi çekiciydi keşke daha güzel işlenseydi.) ama kitap ilerledikçe Alex'ten hiçbir farkı kalmadı. Aynı kişiyi okumak gibiydi. Ayrıca modern dünyada kraliyet hikayesi ilgimi çekmişti ama Eldorra'ya döndükten sonra eski zamanlarda geçenlerden bir farkı kalmadı. Zaten genel hatlarıyla ilk kitabın aynısıydı.
Okurken inanılmaz sıkıldım, sayfa atladım bitirmek ölüm gibiydi. Zaten 200lerde bir sayfada kitabin sonunu anladım ve bu iyice tadını kaçırdı. Bitirmek için bitirdim.
Jules kızlar arasında en farklı olan karakter bu yüzden 3. kitabı da merak ediyorum ama bir yandan da diğer ikisinden bir farkı olmadığını tahmin ediyorum. Muhtemelen bir süre Ana Huang'dan uzak duracağım artık. Neyse.. dediğim gibi hayal kırıklığı. Tavsiye etmiyorum.