Okuduğum kitaplardan ödünç aldığım duygular, beni her seferinde daha çok yaralayarak kanatıyorlar. Kanıyorum, içten içe... Gece yatağa yattığımda ruhum bomboş geçirdiğim günün acısıyla kıvranırken, hantal kalkan ve zırhımı çıkarabilecek olmanın rahatlığıyla boşalıyor. Bir beden nası çelikten sert ve nehirde sürüklenircesine gayesiz olabilir? Nasıl soğuk terlerle titrerken, yalnızlığın yumuşak sıcaklığında huzur bulabilir? Hangi tatlı uyku beni sonu gelmez kabuslara çeker peki?
Yaşamak. Ne olduğundan bile emin değilim artık. İnsanlar çok farklı şeyler söylüyorlar bu konuda-hatta bazen aynı kişi farklı şeyler bile söyleyebiliyor! Yaşamak. Duyguların çoraklaştığı topraklarda, zavallı bedenimi sürüklüyor ayaklarım. Bazen güneşin doğuşuna şahit oluyorum. Yıldızların tembele kırptığı gözlerle buluşuyor gözlerim. Bazen vahalarda kayboluyorum, bazen de kaybolmak için o vahaları arar oluyorum, bazen ben mi vahaları çağırıyorum yoksa onlar mı beni ayıramıyorum.