Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bana selam vermemişti. O da anlamıştı, konuşmanın önemsizliğini... Gerçekten de konuşularak yapılmayacak iş yoktur. İhtilaller çıkartılabilir, birileri aşık oldurulabilir ve hatta intihar ettirilebilirdi. Konuşarak her şey yapılırdı. Ve bana çok komik geliyordu. Birisinin ağzından çıkan, üç yüz kilometre uzakta doğmuş başka birine hiçbir anlam ifade etmeyen kelimeler dünyayı yönetiyordu. Bir sürü harf, ses, cümle, tiyatro, şarkı sözü... Kelimelerle ne kadar çok yapılacak şey var. Biraz uğraşmak yeter dünyanın bir yarısını diğer yarısına satmak için. Ve çok aşağılık bir durum. İletişim diye bir şey yok. Fazla iyimser bir kavram. Hayatı renklendirmek için. Kim bilebilir kimin bir lafı inanarak söylediğini. Ya deliyse konuşan. Ya ne dediğini bilmiyorsa. Ya bir yalancıysa... Bütün bu nedenlerden dolayı Kinyas’la hâlâ anlaşabiliyorduk. Söylenen binlerce kelime arasında hissedilerek telaffuz edilenleri seçip alabiliyorduk çünkü. Hissedilerek söylenenler yalnız gelmezler. Önlerinde ve arkalarında bir sürü anlamsız cümle olur. Önemli olan hepsini elekten geçirip doğru olanları bulmaktır.
Ben, kişi olarak belki de başka ‘ülkü’lere bağlıyım, insanlığa hizmet etmek istersem belki de ederim, hem de belki bütün, o bol bol nutuk atan din adamlarından on kere fazla hizmet ederim; ancak hiç kimsenin bunu benden istemeye hakkı olmamalı, hiç kimse Bay Kraft’ı zorladıkları gibi beni buna zorlamamalı; hatta parmağımı bile kımıldatmasam yine tam anlamı ile özgür olmalıyım. İnsanlığa karşı sevgi duyuyorum diye herkesin boynuna sarılmak, yufka yüreklilik, edip göz yaşları dökmek gösterişten başka bir şey değildir. Hem de niçin yakınımı yahut sizin sözünü ettiğiniz o geleceğin insanlığını sevmek zorunda kalayım? Geleceğin o insanlığı ki, kendisini hiç görmeyeceğim; o da beni hiç tanımayacak, o insanlık ki sırası gelince hiçbir iz, hiçbir hatıra bırakmadan geçip gidecek, o zaman sırası gelince toprak da bir buz parçasına çevrilerek kendisi gibi sayısı belirsiz buz parçalarıyla birlikte hava boşluğunda uçacak, kısacası bundan daha anlamsız bir şey düşünemiyorum. İşte sizin teoriniz! Madem ki her şey bir dakika kadar kısa bir zaman sürüyor, neden ben mutlaka soylu olmalıyım?
Reklam
Ben de!!
… “Ben de hayata bir kere daha başlamaya hazır hissettim. Sanki o müthiş öfke seli beni tertemiz, umudumu anlamsız kıldı ve bütün izleri ve yıldızlarıyla parıldayan karanlık gökyüzünü seyrederken, ilk defa, ilk defa evrenin iyi niyetli aldırmazlığına gönlümü açtım. Bu kadar kendim gibi, dahası, böyle kardeşçe hissetmek, bana şimdiye dek mutlu ve hâlâ mutlu olduğumu fark ettirdi. Her şeyin tamamlanması, benim daha az yalnız hissetmem adına, umut etmek için geriye kalan tek şey, infaz günümde devasa bir kalabalık ve onların beni nefretle uluyarak karşılamasıydı.” .
Momo'nun hiç kimsenin yapamayacağı biçimde başardığı şey, dinlemekti. Belki şimdi pek çok kimse, bu da bir şey mi, herkes din- lemesini bilir diyecektir. Oysa hiç de öyle değil. Çok az kimse gerçekten iyi bir dinleyicidir. Dinlemek konusunda Momo'nun eşi örneği yoktu. Momo, karşısındakileri, aptal insanların bile aklına parlak düşünceler getirtecek şekilde dinlerdi. Bunun için uyarıcı şeyler söylemez veya bazı sorular sormazdı, aksine sessizce oturur ve anlatılanları pür dikkat, canı gönülden dinlerdi. Karşısındakine iri, simsiyah gözlerini açarak bakar ve o kimse, kendisinin bile o ana kadar fark etme- diği gizli kalmış düşüncelerini rahatça açıkladığını hayretle görürdü. Şaşkın, kararsız kimseler bile ona dertlerini anlatırken, birdenbire ne yapmak istediklerini bulurlardı. Ya da çekingen yaratılıştı biri, birdenbire kendini rahat ve konuşkan hissederdi. Mutsuzlar, dertliler onun karşısından ferahlamış, rahatlamış olarak ayrılırlardı. Hatta kendi yaşamını gereksiz, anlamsız bularak, kendisinin her an yeri doldurulabilecek önemsiz bir kişi olduğuna inanan biri bile, bütün bunları Momo'ya anlattığında, nasıldır bilinmez,konuşmasını bitirmeden söylediklerinin gerçek olmadığını, insanlar arasında onun da bir yeri olduğunu ve dünyada kendisinin de bir önemi bulunduğunu kavrardı.
"- Çocuklar mı dediniz? -dedi. Çocuklara mı değindiniz? Bunun toplumsal bir sorun ve birinci derecede toplumsal bir sorun olduğuna ben de katılırım. Ama çocuk sorunu büsbütün başka bir biçimde çözümlenecektir. Aileyle ilgili her şeyi olduğu gibi, çocukları da tümüyle reddedenler var... ama biz bu konuyu daha sonra konuşuruz, şimdi şu boynuz
İrade ve Kader
Allah ne dilerse o olacak. Sen kendini bırak. Kader karşısında rüzgârın önündeki bir yaprak gibi ol. Zaten ne kadar uğraşırsan uğraş kaderde ne yazıldıysa başına o gelecek," diyerek kulu elinden gelen çabadan vazgeçirmek cebriye ekolünün inancıdır. İslam Ansiklopedisi'nden "İrade" maddesine bakmanızı tavsiye ederim. İnsana
Reklam
Her şey aslında o kadar haince mantıklı ki, zihindeki tüm işlemlerin hızlanmasıyla ilgili bir durum bu. Çok süratle çok şey öğrenmiştim ve şimdi de zihnim aynı hızla kötüleşiyor. Buna izin vermesem ne olur? Onunla kavga etsem? Warren’daki onca insanı bir düşünün. Onların bomboş gülümsemelerini, yüzlerindeki anlamsız ifadeleri ve herkesin onlara gülmesini... Küçük Charlie Gordon pencereden bana bakıyor – bekliyor. Lütfen. Yine olmasın bu...
Endişeleniyoruz. Ne yapıyorsun? Söyledim size Ne söyledin bize? Bilgi topluyorum. Vakit kaybediyorsun. Hayır. Ne yaptığımı biliyorum. Bu kadar uzun sürmemesi gerekiyordu. Evet. Ama insanlar hakkında daha çok şey öğreniyorum. Bizim düşündüğümüzden daha karmaşıklar. Bazen şiddete başvursalar da çoğunlukla birbirlerine önem veriyorlar. İçlerinde her şeyden çok iyilik var, buna ikna oldum. Ne demek istiyorsun? Ne demek istediğimi bilmiyorum. Kafam karıştı. Bazı şeyler anlamsız geliyor artık. Yeni bir gezegendeyken ara sıra görülen bir durum bu. O gezegenin sakinlerinin perspektifine kayıyorsun. Ama bizim perspektifimizde bir değişiklik yok. Bunu anlıyor musun? Evet. Anlıyorum. Saf kal. Tamam.
Sayfa 136Kitabı okudu
Sanki eski, anlamsız, harika şeylerle dolu bir sandığı kapatacağım da son anda aklıma bir şey geliyor, sandığın dibinde, en altta kalmış minik bir nesne, sanki sandığı tekrar açacağım ve her şeyi boşaltacağım, ama o minik şeyi bulamayacağım, onun var olduğunun tek kanıtı benim sezgim, o kadar.
Sayfa 139
Ne bu şimdi? Ne için bütün bunlar? Olacak şey mi! Böylesine anlamsız ve iğrenç olabilir mi hayat? Hayat bu kadar anlamsız ve iğrençse, o zaman niye ölünüyor; hem de acılar çekerek?.. Belki de sürdürdüğüm yaşam, sürdürmem gereken yaşam değildir? Ama Her zaman gerekeni tam gerektiği gibi yapmış benim gibi biri nasıl olur da sürdürmesi gereken yaşamı sürdüremez?
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.