Kadınların, burada söylediklerime kızacak kadar deli olduklarını sanmıyorum. Ben onların cinsindenim, ben Delilik'im. Deli olduklarını kanıtlamak, yapabileceğim en büyük övgü değil midir? Zira, işin doğrusuna bakılacak olursa, erkeklerden sonsuz derecede daha mutlu olmalarını bu deliliğe borçlu değil midirler? Her şeye yeğlemekte haklı oldukları şu büyüleri, en gururlu kıyıcıları kendilerine bağlamaya yarayan şu çekiciliklerini ilk önce delilikten almıyorlar mı?
Erkeklerde o nahoş ve vahşi dış görünüş, o kıllı deri, o orman gibi sakal, her çağda taşıdıkları o ihtiyarlık hali nereden geliyor? Bütün bunlar kötülüklerin en büyüğü olan ihtiyarlıktan geliyor. Kadınların, tersine, yanakları düz, sesleri tatlı, derileri narindir, onlarda her şey sürekli bir gençliğin hoş betimlemesini sunar. Zaten onlarda, erkeklerin hoşuna gitmekten başka bir arzu var mıdır? O süslerin, düzgünlerin, hamamların, saç kıvrımlarının, parfümlerin, kokuların ve nihayet yüzü, gözü, deriyi güzelleştirmeye, boyamaya ve gizlemeye yarayan bütün o kozmetik ürünlerinin amacı bu değil midir? Eh! Bu kadar arzu edilen bu amaca onlar delilik aracılığıyla erişemezler mi? Eğer erkeklerde kadınların her şeyine katlanıyorlarsa, bunu salt onlardan bekledikleri hazzı düşünerek yapmıyorlar mı? Bu haz, neden ibarettir? Delilikten! Bir erkeğin, kadının lütuflarından yararlanmak istediği her defada, söylediği anlamsız sözlere, kadınla yaptığı bütün deliliklere dikkat ederseniz, bu gerçeğe kanaat getirirsiniz. Demek ki şimdi, hayatın en büyük hazzının kaynağı nedir, biliyorsunuz.